Elimdeki kahveyi dökülmemesi için kaldırırken, küçük sırt çantamdan çalmaya devam eden telefonumu bulmaya çalışıyordum. Bulduğum gibi açıp kulağıma götürdüm.
"Hadi Ai, nerede kaldın? Başlamak üzere. Bay Katsumi'nin bizi buraya davet ettiğine dua et, burası sadece saygınların olacağı bir yer. Bir de geç kalıp kendini rezil etme."
"Anladık heralde, Mikasa. Sürekli arayıp durmasan yetişeceğim. Geliyorum işte, kapıyı bile görebiliyorum."
Cevap vermesini beklerken telefon bir anda kapandı. Gözlerimi devirip telefonu çantama geri koydum ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Kısa sürede kapıya varmıştım.
Günün yorgunluğu ile buraya geldiğim için çok sinirliydim, ama iş hayatı böyleydi. Herkese saçma sapan gülümsemeler atarsın ama arkalarından demediğini bırakmazsın.
İçeri girip masaların arasından Mikasa'yı aramaya başladım. Çıkan seslerin arasında havaya kalkan eli görünce o tarafa döndüm. Mikasa'nın yanına ilerlerken yolumun kesilmesi ile durdum.
Bay Katsumi'nin yüzünü gördüğüm gibi sahte bir gülümseme takındım.
"Hoş geldiniz Bayan Sato, sizi burada gördüğüm için sevindim. Beni kırmayıp davetimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Umarım güzel bir gece geçirirsiniz."
"Teşekkür ederim."
İhtiyar önümden çekilip yürümeye devam etti, Mikasa'nın yanına rahatsız olmuş bir şekilde oturup etrafı inceledim.
"Şu adamın kaç tanıdığı var acaba?"
"Bilmem."
Mikasa soğuk havasıyla önüne döndü ve boş bir şekilde gözünü insanlarda gezdirdi.
Alkışlar başladığında sahneye çıkıp ihtiyarın boş boş konuştuğunu anlamıştım. Gözlerim etrafı süzerken aniden göz göze geldiğim yeşil gözler ile duraksadım. Tanıdık geliyordu, aslında tanıdıktı.
Eren mi? Evet, Eren. İsmini hatırlıyorum, o kadar yaşlanmadım, 23 yaşındayım. Saçları hala aynı topuzdu, yüzü değişmişti, vücudu olduğundan daha fazla yapılanmıştı. Ve en farklısı, bakışları değişmişti.
Neden bu kadar düşündüm, neden hala bakıyorum? Bir sürü erkek arkadaşım olmuştu, onları da hatırlayıp böyle düşünür müydüm ki? Yanılıyordum, aradan 7 sene geçse bile hala değişmemişti huylarım.
Bana bu bir son değil demişti, ama orada öylece beni merak ve acı içinde bırakıp gitmişti. Kısa sürede acım azalsa da unutmam uzun sürmüştü. İsmini duymak bile gaript, Eren Jaeger. Yine, yeniden mi burada?
Neden baktığımı düşünürken, onun da gözlerini kaçırmadan baktığını fark ettim. Düz bakışları ve arkadaşlarının dediklerine sırıtan yüzü ile bakıyordu bana. Tanıyamamış mıydı, çıkarmaya mı çalışıyordu, ya da hatırlamış mıydı?
Umrumda olmaması gerek, aradan 7 sene geçmişti. Onu unutmam bile gerekiyordu. Gözlerimi sonunda çekip sahneye baktım, kalbimin ritimleri normal bir hal aldı.
Her şey bitmişti, Eren bitmişti. Düşünmenin bir anlamı da artık yoktu. Fazla düşünmek acı ve özlem getirir sevgilim. Umarım beni çok düşünmemişsindir.