Sabah, Eren'in evinden çıkıp kendi evime gelmiştim. Okula hızla hazırlanıp evden çıkmıştım ama yine de 1-2 dersi kaçırdım.
Kafamı sıraya gömerken teneffüsten yeni gelmiş Eren beni dürttü. Yorgun bir şekilde kafamı kaldırıp ona baktım, şu an her şey bana tiksindirici geliyordu.
"Efendim?"
"Neden sabah haber vermeden çıktın?"
"Verseydim ne olacaktı?"
"Ben bırakırdım."
"Sende geç kalırdın, boşver buradayız ikimizde işte."
Bir süre sessizlik oldu, elimi çenemin altına destek tutarak öylece etrafa bakındım.
"Kes şu tavırlarını."
Elimi indirip hızla ona döndüm.
"Ne tavırı? İnsan gibi cevap verdim işte. Altı üstü kendi evime gittim, geç kal istemedim. İyilik yaramaz mı sana? Kavga ettiğimiz şeye bak."
"Sevgili olduğumuzu söyledim diye mi bu kadar gerginsin?"
Çantamı alıp ayağa kalktım, biraz daha burada dursaydım deli olacaktım. Sorun saçma sapan davranması değil, dediğim şeyleri anlamak istemeyip üstüme gelmesiydi. Böyle zehirli bir ilişki istemiyordum, gerekirse ona da söylerdim.
Hoca sınıfa girdiği için ayakta kaldım, sinirle geri Eren'in yanına geçtim.
"Takma beni tamam mı? Sadece biraz gerginim, özür dilerim."
"Neden gerginsin?"
"Ha? Sanırım biraz baba dayağı yedim."
Elini saçlarına atıp çok normal bir şeymiş gibi çekiniyormuş numarası yapıp gülümsedi, yüzüm hızla düştü.
"Ne demek dövdü, neden dövdü?"
Derste olduğumuz için biraz sessiz konuşuyorduk ama öbür sesler sesimizi bastırıyordu.
"Bilmiyorum ki, uzun zamandır görüşmüyorduk. Annemle aynı eve çıktık boşandıkları için, annem ayda bir kere uğrar. İçip içip dayanmıştır."
Önüme dönüp tahtaya baktım. Çok mu bencil davranıyordum, sorunları olan tek insan ben değildim. Hatta benimkiler sorun sayılmaz bile. Annesinden ve babasından ayrı, şiddet görüyor. Şu ana kadar ki tüm şımarık davranışlarıyla Eren'i düşündüm, yanında ise babasına diz çökmüş çaresiz bir şekilde bekleyen Eren'i. Bu neden beni bu kadar etkilemişti ki?
Yaşadığı hayat yüzünden de böyle olabilirdi, gerçek Eren Jaeger bu muydu?