Selam! Nasılsınız?
Uzun bir bölümle tekrar karşınızdayım.
Oy ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın.
Keyifli okumalar.🖤
&
İnsanlar sürekli kendilerini mutlu etmenin yollarını arayıp dururdu. Kimisi bu yolu basit bir çiçekte bulur, kimisi içinse mutluluğa giden o yol çaba harcanması gereken upuzun ve zorlu bir sürecin beraberinde ortaya çıkardı. Her ne olursa olsun vazgeçmeden bizi mutlu eden şeyleri yapmaya devam ederdik.
Ama mutluluğu veren şey bir insan olduğunda benim için kartlar değişiyordu.
Özellikle de bu insan Miran'sa...
Kabullenmesi zordu ama ben onun yanında mutluydum. Bastıramıyordum içimdeki bu duyguydu. Gittikçe daha çok artıyordu.
Yanımda olduğu zaman hem beni sinir ediyor hem de mutlu ediyordu. Eminim ki sadece sinir etme kısmını bile isteye yapıyordu.
Mutluydum mutlu olmasına ama bunun ne kadar doğru olduğunu da bilmiyordum. Sonuçta yolun sonunda ayrılık vardı.
Toprak yanımıza geldiğinde arabaya bindik. Yorgunlukla başımı cama yasladım. Uykum yoktu ama yatağa girip bir kaç saat dinlenmek istiyordum.
Araba on dakika içinde evin avlusunda durduğunda yavaşça arabadan indim ve eve girdim. Kimse yoktu, sessizlik ilk kez bu kadar huzur veriyordu. Koltuğa uzanarak gözlerimi kapattım.
Bir kaç dakika sonra kapı sesi duyuldu. Miran gelmiş olmalıydı. Ayaklarımın üzerine atılan ceketle gözlerimi araladım.
Miran diğer koltuğa yüz üstü uzandı. Ceketini alarak koltuğun kenarına bıraktım ve koltukta oturur konuma geldim. Gözlerim bir süre, hatta uzunca bir süre Miran'da gezindi.
"Yaran nasıl?" Diye sordum. Cevap vereceğinden emin değildim. Belkide çoktan uyumuştu.
Günlerdir de sanki hiç vurulmamış gibi geziyordu. Ya çok iyi rol yapıyordu ya da özel güçleri vardı.
"İyi." Dedi Miran.
"Doktora gittin mi?"
"Hayır Mehir, ben uzaylı olduğum için yarama üfleyince iyileşti." Dedi ve sırt üstü uzandı. Dudaklarımı araladığım sırada elini havaya kaldırdı. "Susta uyuyayım."
Dudaklarımı tekrar kapatarak ayağa kalktım ve yukarıya çıktım. Miran'ın ve benim yatak odamız dışında iki oda daha vardı. Merakla o kapılardan birisine ilerledim.
Gümüş renkli kulpu aşağıya indirdim ama kapı açılmadı. Kilitlemişti. Ne vardı bu odada? Diğer odaya yöneldim.
Kapı açılırken, aralık olan yerden içeriyi kontrol ettim. Duvarın birisinde ufak bir pencere vardı, diğer iki duvarın tamamı ise kitaplıktı.
Pencerenin önünde duran masanın üzerinde bir laptop ve masa lambası bulunuyordu. Kapının hemen kenarında ise ufak deri koltuk.
İçeriye girerek kapıyı kapattım. Kitap okumayı seviyordum, özelliklede bilim kurgu kitaplarını. Kitaplıkta gezinen parmaklarım zevkime uygun bir şey bulamayınca çalışma masasının yanına ilerledim.
Oda oldukça sade bir şekilde dizayn edilmişti. Dikkat çekecek hiçbir şey yoktu. Tam anlamıyla bir çalışma odasıydı. Tabi benim gibi bir insan burada sıkılırdı.
Masanın kenarındaki çekmeceyi açtım. Bir kaç evrak ve boş kâğıtlar bulunuyordu. Boş kağıtlardan birisini alarak, tahta kalemlikten kalem aldım. Kağıdın altına koyabileceğim bir kitap alarak odadan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Kelebeği
Novela Juvenil"Sence dışardan bakınca silahını banyoda unutacak bir adama benziyor muyum?"dedi. Şaşkınlıkla ona bakarken konuşmaya devam etti. "Beni dinlediğinide biliyorum." Utanmam gerekiyordu belki ama utanmamıştım çünkü ben bunu yapmak zorundaydım. "Bana ne...