34.Bölüm-

28.2K 1.6K 1.8K
                                    

Selam! Nasılsınız?

Keyifli okumalar diliyorum...

&

Elimde tuttuğum tepsideki kahveleri dökmemeye çalışarak kapıyı araladım ve içeriye girdim. Tepsiyi iki elimle tutarak kapıyı yeniden kapattım ve yatakta uzanan Miran'ın yanına doğru ilerledim. Kollarını göğsünde birleştirmiş, kısık yeşil gözlerini tavana dikmişti. Geldiğimizden beri tek kelime konuşmamıştı benimle. Yalnızca Sinan'ları gitmeleri konusunda uyarmıştı. Bir şey olmuştu ona ama anlayamıyordum.

Kahveleri yatağın boş bir kısmına bırakarak yanına oturdum.

"Sana kahve yaptım, beraber içelim mi?" Diye sordum tebessüm ederek. Öylece dururken elini tutmak için elimi uzatınca hızlıca elini geri çekti. Bir kabustan uyanır gibi titremişti. Gözleri beni bulurken tereddütle elimi geri çektim. Yatakta doğrularak az önce ona uzattığım elimi tuttu.

"İsteyerek yapmadım." Dedi dünyadaki en samimi ses tonuyla. Parmakları parmaklarımın arasına girip avcumuzu birleştirirken huzurlu bir iç çektiğine şahit olmuştum. "Sen, istediğin her zaman elimi tutabilirsin."

"Elini tutmamı mı istiyorsun?" diye sordum biraz hayret biraz da alayla.

"Hiç bırakma istiyorum." Dediğinde az önce aşağıya kıvrılan dudaklarım mutlulukla gerilmişti.

"Ne oldu orada birden?" Miran sırtını yatağın başlığına yasladıktan sonra elimi tuttuğu eliyle benide yanına çekti. Bende aynı şekilde sırtımı yatak başlığına yasladım ve başımı Miran'ın koluna koydum. Miran getirdiğim kahve bardaklarının birisine uzanarak bana verdi.

"Hadi, kahvemizi içelim." Diyerek konunun üzerini örtmeye çalıştı bir nevi. Üstlemek istemiyordum. Sonuçta henüz onunla aramda doğru düzgün bir şey yoktu ve... Çekiniyordum, sanırım.

Adamın kucağına oturup öpüşmenize rağmen aranızda bir şey yok mu Mehir? Pes!

Bencede pes! Ben resmen onun kucağına atlayıp onu öptüm. Gerçi o da beni öptü ama olsun, önce ben arsızlık yaptım. Ayy acaba hatırlıyor mudur? Keşke unutsa. Ya da yok, unutmasın, unutamaz! Beni unutursa onun beynini ellerimle yarar hafızasını geri yerine getiririm. Ama utanmıyor da değilim. Hem bir kerecik kucağına atlayıp bir kerecik öptüştüysek nolmuş yani? Kocam sonuçta...

"Mehir!" Hızlıca Miran'a çevirdim gözlerimi.

"Ha, noldu? Hatırladın mı yoksa? Bak ben onu seni durdurmak için yaptım, vallahi bu yüzden yaptım."

"Mehir, ne diyorsun?" Dedi kaşlarını çatarak. "Kahve soğuyor diyorum, içsene."

Gözlerim kahve bardağına giderken jetonu yeni düşen kafamı denizlere soka soka boğasım vardı.

"Evet, kahve." diyerek sırıttım. "Bencede, haklısın."

"Ya sabır..." Kendi kahvesini içmeye devam ederken bende kahve bardağını dudaklarıma götürdüm.

"Aray'a ne yapacaksın?" dediğimde Miran dudak büzerek başını iki yana salladı. "Öldürecek misin?"

"Bilmem."

"Ölmeyi hak etti mi?"

"Sana dokunmayı düşündüğü ilk saniye etmişti zaten." dedi öfkeli bakışlarını duvara dikerek.

"Ama katil olursun?" dediğimde bakışlarını aşağıya doğru çevirerek bana baktı.

"Sen beni şuan ne sanıyorsun ki?" Birden bedenim ürperirken Miran bu görüntüyü acı çekiyormuş gibi izledi. Nasıl yani? O katil miydi? "Artık dönüyorsun, değil mi?" diye sordu Miran konuyu kapatmak istercesine. O kadar şey yaşanmıştı ki düzgünce oturamamıştım bile. Böyle olsun istemiyordum. Çalakalem yazılmış bir senaryoda oynamak istemiyordum. Üstelik şuan öğrendiğim şey... Emin değildim.

Ölüm Kelebeği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin