Onca ayrı kaldığımız günlerin hatrına özlem gidermek için bolca yorum yapmanızı istiyor ve sizi bölümle başbaşa bırakıyorum. Keyifli okumalar cano'lar...
&
İdil'le birlikte kanepeye uzanmış dizi izlerken Kaan yanımıza geldi. İleriden Miran'ların izledikleri maçın sesi yükseliyordu. "Ne izliyorsunuz?" diye sordu Kaan.
"Hiç, gençlik dizileri işte. Ne oldu?" Cevabımdan sonra Miran'a doğru bakarak ofladı.
"Hep böyle sıkıcı şeyler mi yapar?" diye sorunca güldüm. Bir cevap beklemeden dudaklarını ısırdı. "Keyfinizi bozmayı hiç istemiyorum ama gitsek mi Mehir? Kumsal evde yalnız, aklım onda kaldı."
Ayağa kalkarak üzerimi başımı düzeltirken, "Olur," dedim. "Benimde biraz onunla konuşmam gerekiyordu zaten."
"Hadi o zaman." dedi. Çok telaşlı ve aceleci bir hâli vardı. Ona korkmamasını söylemek istesemde araya giren Miran'la bu isteğim gerçekleşemedi.
"O iyi."
"Nereden biliyorsun?" diye sordum. Elindeki telefonu kaldırıp bize gösterdikten sonra koltuğa attı. "O abisine küsmez."
Kaan dudaklarını yalarken Kumsal'ın iyi olmasına ve Miran'la aralarında ciddi bir sorun olmamasına sevinmiştim. Kaan başını öne eğerek tebessüm etti. "Ne güzel."
"Orada kalmanızı istemiyorum." dedi Miran ayağa kalkarak. Maçı boş vermişti hatta belkide en başından beri bizi izliyor, dinliyordu. O ayağa kalkınca Sinan da dikkatini buraya verdi. "O herif seni ölüme gönderdi, orada kalmanıza izin veremem."
"Ne yapacağız ki?" diye sordu Sinan.
"Mehir'i orada zorla tutmuyor, başka yere geçerse sorun etmez." dedi Kaan. "Kumsal'ı ben korurum."
"Sen önce kendini koru." Miran çatık kaşlarının altındaki bakışlarını ona dikmişti.
"Kumsal'ı orada bırakma Miran." dedi İdil endişeyle. "Niye almıyoruz artık onu oradan?"
"Hep beraber Mehir'in önceden kaldığı eve geçin." Miran onun yanında kalamıyor oluşumuzdan olsa gerek sinirli ve gergindi. Bunu her ne kadar bize yansıtmamaya çalışıyor olsa da oldukça net bir şekilde belli oluyordu. "Kumsal işini bir şekilde hallet."
"İkisini asla göndermez."
"İkisi değil, sende gideceksin. Selçuk sana yeterince güveniyorsa sorun çıkartmaz herhalde." Miran'ın planı aklıma yatmıştı ama Selçuk işi biraz yaştı. Kaan'a güvense bile bunu kabul etmeyebilirdi.
"Ben... Tamam. Halledeceğim ve onlarla gidip onları koruyacağım." dedi Kaan komutanından emir alan bir asker edasıyla.
"Mehir zaten kendisini korur." dedi Miran göz ucuyla bana bakarak. "Kumsal'ın dilini kesmezlerse o da korur."
Kaan hafif bir tebessümle beraber titrek bakışlarını bir bana bir yere bir de Miran'a çevirdi. "O zaman..." diye mırıldandı. "Ben Selçuk'u ikna edip, en iyi adamlarımızı göndereceğimizi söyleyeyim. Selçuk inansın diye birkaç adam koyarız etrafa."
Miran'ın gözleriyle gözlerim buluşurken Miran onaylamazca başını iki yana salladı. Kesinlikle Kaan'a tahammül edemiyordu ama bu hâli bana gerçek bir abi kardeş ilişkisini anımsatmıştı.
"Kaan, sizi orada bırakmam, dedim. Sizi. Çoğul. Hepinizi."
"Bende mi o çoğulun içindeyim?" diye soran Kaan'a göz devirerek güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Kelebeği
Genç Kurgu"Sence dışardan bakınca silahını banyoda unutacak bir adama benziyor muyum?"dedi. Şaşkınlıkla ona bakarken konuşmaya devam etti. "Beni dinlediğinide biliyorum." Utanmam gerekiyordu belki ama utanmamıştım çünkü ben bunu yapmak zorundaydım. "Bana ne...