Bölüm 8 | Tek Başına

9.7K 554 55
                                    

Selaam ben geldiiim😊

Çok geciktim biliyorum ama bayağı yoğun ve hasta iki hafta geçirdim. Iki hafta önce yazmaya başladığım bölümü bugün anca bitirebildim, o kadar yoğundum yani.

7. Bölüm biraz alakasız olmuş sanki, bunu sonradan okuyunca fark ettim🥲 (kitabı düzenlemeye alınca çoğu yerini değiştireceğim, belki de tümden silerim bilemedum)

Umarım bu bölümü beğenirsiniz.

Ve, ve, veeee lütfen yorum yapmayı unutmayın. Okuma ve vote sayısı gittikçe artıyor bunun için çooook teşekkür ederim ama yorumlar çok az🥺

Neyse daha fazla uzatmadan,

Keyifli okumalar diliyorum....

.........................

Çalışan arabanın içinde, benim eve girmemi bekleyen Ahu'ya son kez el sallayıp, kapıyı açan yardımcıya kısa bir selam verdim. Salona geçtiğimde bütün aile koltuklarda oturmuş şen şakrak sohbet ediyorlardı.

Benim geldiğimi fark etmemişlerdi daha ve ben de bu fırsattan istifade kapının girişinde durup karşımdaki sıcacık görüntüyü izledim bir süre.

Çocuklarına sevgi ve gururla bakan bir anne ve baba gördüm önce. Kendilerinden olmayan bir çocuğu yıllarca sevgiyle büyütmüş, öz olmadığını öğrendikleri halde de bu sevgiden asla vazgeçmemiş bir anne ve baba. Yıllar sonra evlerine gelen bir yabancıyı bağrılarına basmış, kalpleri merhametle atan iki güzel insan.

Sonra ailenin diğer üyelerine ilişti gözlerim. Birbirlerine sadece kanla değil, canla bağlanıp kardeş olmayı başarmış beş genç ve bir minik kalp. 

O kadar güzel görünüyorlardı ki uzaktan, öyle eksiksiz öyle tam.  Kendilerinden başka hiçbir şeye, hiçbir kimseye ihtiyaçları yokmuş gibiydi. Sımsıkı bir bağ vardı sanki aralarında, tek başlarına tüm dünyayı karşılarına alabilecekleri kadar sıkı bir bağ.

Oysa ben yanında büyüdüğüm kadından kan bağı olmadan asla aile olunamayacağını öğrenmiştim. Onun kızı olmadığımı yüzüme vurup, bütün nefretini üstüme kusardı her defasında. Peki hangisi gerçekti, hangisi doğruydu? Yıllarca tecrübe edip öğrendiklerim mi, yoksa daha iki gündür tanıdığım bu insanların davranışları mı?

Titrekçe bir nefes doldurdum ciğerlerime.

Acaba gerçekten de onların arasında, yanlarında bir yerim var mı diye sorgulamadan edemiyordum. Sadece acıdıkları veya mecbur hissettikleri için mi böyle merhametli ve iyilerdi?

Her ne kadar onlara alışmak ve sevmek istesem de ve hatta onlara daha ilk andan beri bağlandığımı bilsem de, içimdeki insanlara karşı olan güvensizliği bastıramıyordum.

Bu güvensizlik damarlarımda dolaşıp bana gösterdikleri yakınlığın sadece vicdanlarını rahatlatana dek süreceğini, sonrasında ise beni yine kendi halime bırakacaklarını düşündürüyordu.

Belki de böyle düşünmemi sağlayan geçmişimde bana hep bir çıkar uğruna uzatılan yardım elleriydi. Kimse gerçekten istediği veya beni gerçekten önemsediği için yardım etmemişti bana. Şimdi bu hiçbir eksiği yokmuş gibi görünen ailenin beni koşulsuz kabullenmeleri ve yardım etmeleri ister istemez tedirgin ediyordu beni.

Damarlarımda dolaşan vesveseler iyice kanıma işleyip, içimdeki sıkıntıyı büyütürken bir detay takıldı gözüme.

Ahmet bey ve Dilan hanım ikili koltuklarda oturmuş aralarına da Rüzgarı almışlardı. Kalan iki üçlü koltukların birinde Yusuf, Dilay ve Caner oturuyordu. Diğerinde ise ikizler aralarında biraz mesafe olacak bir şekilde oturmuşlardı ve bir kişilik yer boştu.

Sólita | Tek BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin