Bölüm 9 | Tek Başına

9K 456 36
                                    

Hayırlı geceler canlar♡

Gece gece kısa bir baba-kız bölümüyle geldim.

Umarım beğenirsiniz,

İyi okumalar...

.....................

Ahmet beyin lafa girmesiyle konu daha fazla eşelenmediği için rahat bir nefes verdim.

"Okul konusu benim de konuşmak istediğim bir konu ama ondan önce daha mühim bir mesele var. Yarın zamanın var mı Süveyda, DNA testini daha fazla geciktirmemek için hastaneye gitmemiz gerekiyor. "

DNA testi mi? Ben o kadar emindim ki bu aileye ait olduğumdan, DNA testi aklımın ucundan bile geçmemişti. Ama onların akıllarında hâlâ bir şüphe olmalıydı ki, DNA testini hemen yaptırmak istiyorlardı.

Hakkım olmadan onlara kırıldığımı hissettim. Oysa onlar doğru olanı yapıyorlardı. Sonuçta kim kendi kızı olup olmadığını bilmediği birini, evinde tutmak isterdi ki? Bence kimse. Ama yine de, ben onları bu kadar benimsemişken onların benden emin olmadıklarını bilmek beni kırmıştı.

Ahmet bey yüzümün düştüğünü fark etmiş olacak ki, açıklama yapmaya başladı.

"Sakın yanlış anlama Süveyda, biz senin bizim kızımız olduğundan eminiz, sadece seni nüfusumuza alabilmemiz için, senin bizim kızımız olduğuna dair bir kanıt gerekiyor. O yüzden yarın bir saatlik de olsa vakit ayırabilirsen çok iyi olur, hem burnuna da baktırırız."

Nüfus mu? Beni nüfuslarına mı alacaklardı? Ben de neler düşünmüştüm, kendimi üzmek için bahane arıyorum resmen.

O an, benden emin olmamalarından başka hiçbir seçenek gelmemişti aklıma. Fakat şimdi düşününce çok mantıklı geliyordu. Reşit olmayan birini nüfuslarına almadan nasıl yanlarında tutabilirlerdi ki?

Düşen yüzüm anında aydınlandı. Sonunda kurtulacaktım o kadının soy isminden. Sonunda ismimin yanında 'benim' diyebileceğim bir soy isim olacaktı.

Süveyda Çağlar.

Bence çok yakışmıştı.

Uzun süre cevap vermediğimi anlayınca boğazımı temizleyip cevapladım sorusunu. "Şey, tabii ki vakit ayırırım. Yarın birde çıkıyorum, işten sonra gelsem olur mu? Ayrıca teşekkür ederim, nufüs meselesi için."

"Teşekkürlük bir şey yok kızım, olması gereken bu. Anlaştık o zaman, yarın seni de işten alıp birlikte geçeriz hastaneye." Yüzündeki gülümsemeye aynı şekilde karşılık verip başımı salladım.

Keşke utancımı yenip, sana sarılabilseydik.

"Okul komusuna gelecek olursak. Biliyorum, uzun zamandır mecbur olduğun için çalışmak zorunda kaldın fakat artık öyle bir zorunluluğun yok. Evet belki bunun için çok geç kaldık ama sen bizim kızımızsın ve ben bir baba olarak kızımın okula gidip, arkadaşlarıyla eğleneceği yaşlarda hayatta kalabilmek için çalışıp yorulmasına daha fazla izin vermem, veremem. Süveyda ben okula kaldığın yerden devam etmeni istiyorum. Istersen açıktan, istersen okulda, seçimi sana bırakıyorum ama geleceğin için eğitimine devam etmelisin kızım."

Kalbim o kadar hızlı ve sesli atıyordu ki, masadakilerin kalp atışlarımı duymasından endişe ettim.

İnsanın babasının olması böyle bir şey miydi? Sırtını ona yasladığın an, artık hiçbir şey için endişe etmen gerekmiyormuş gibi, o varken sana kimse zarar veremeyecekmiş gibi.

İsyan etmeyi sevmezdim. Ve gerçekten çok kötü bir durumda olmadığım sürece de asla etmezdim lakin karşımdaki adamın kızım dediğinde sesindeki o merhamet, gözlerindeki o parıltı ister istemez 'neden' dedirtiyordu bana. Neden mahrum bırakılmıştım yıllarca tüm bu güzelliklerden, neden daha önce yaşayamamıştım bu duyguları.

Başımı eğip dolan gözlerimi elimle kuruladım ve akmaya başlayan burnumu çektim. Hep böyle olurdu, gözlerim azıcık dolsa, gözlerimden önce burnum açardı muslukları.

"Ben.." Titreyen sesime inat başımı dikleştirip mavi gözlerimi onun kahve rengi gözlerine diktim cesurca. Bu sefer utanmayacaktım, bu sefer içimden geldiği gibi davranacaktım. "sana sarılabilir miyim... baba?"

Kimse benden böyle bir cevap beklemiyor olacaktı ki, bir, iki saniye süren sessizliğin ardından masada şaşkınlığın nidaları, çatal-bıçağın seslice masaya düşmesi ve mutlu birkaç kıkırdama duyuldu. Tüm bunlar olurken ben kendimi diğerlerinden soyutlamış tek bir noktaya odaklanmıştım. Babamın, o içimi ısıtan gözlerine.

Babam.. benim babam. Bence bu da çok güzel yakıştı ağzıma.

Babamın hayretle açılan ağzı saniye saniye kocaman bir gülümsemeye dönüşürken olumlu anlamda salladığı başı, yerimden fırlamamı sağladı. Hareketlerim, verdiği karardan vazgeçmesinden korkarmış gibi aceleci ve telaşlıydı. Sonunda yanına ulaştığımda ise hiç beklemeden açtığı kolların arasına girip başımı sıcak göğsüne yasladım.

Çocukluğumdan beri bir baba oluşturmuştum kafamda. O kadının bana zarar vermesine izin vermeyen, beni yediğim dayaklardan, çektiğim zorluklardan, o kadından ve o kadının zihnindeki canavarlardan koruyan bir baba. Bana sevgiyle bakan, merhametli, saçımın teline bile zarar gelse canı yanacak olan bir babaydı hayalimdeki.

'Sende tek bir insandan çok şey bekliyorsun' diyeceksiniz belki ama kafamda kurabildiğim tek figür yalnızca bir baba olabilmişti şimdiye kadar, çünkü o kadında gördüğüm 'annelik', içinde hiç de iyi şeyler barındırmıyordu. Ben de hayal edebildiğim bütün güzellikleri kafamdaki o 'baba' figürüne sığdırmıştım çocukluk aklımla.

Ama şimdi anlıyordum ki, bu adamın kollarında yaşadığım duygular, anlatamayacağım ve hayallerimin asla erişemeyeceği bir boyuttaydı ve ben bu duyguları çok sevmiştim.

Sólita | Tek BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin