Kilidi çevirip yavaşça içeri girdim. Allahtan çıkmadan anahtarı almayı akıl edebilmiştim de, zile basmak zorunda kalmamıştım. Eve girdiğimde aşağı katın hâlâ boş olduğunu gördüm. Ama yukarıdan birkaç takırtı geliyordu.
Kısa süre sonra Emir merdivenlerin başında göründü. Üzerinde onu olduğundan daha yakışıklı gösteren kapşonlu, sıfır kol, gri bir tişört ve siyah bol şort vardı. Büyük ihtimalle sabah sporu yapmaya gidiyordu.
Benden daha akılsızları da varmış bu dünyada. İnsan hiç keyiften bu saatte uyanır mı canım.
Ama cidden saat daha altı buçuktu ve bu herif spor yapmak için uyanmıştı. Akıl işi değil, yada sporla uzaktan yakından alakam olmadığı için bana saçma geliyordu, bilemiyorum.
Kaşlarını çatarak bana bakmasıyla yerimde hafifçe kıpırdandım.
"Günaydın."
"Günaydın, bir yere mi gidiyordun?"
"Yok, şimdi girdim eve. Dışarıda biraz işim vardı da"
"Bu saatte?"
"Hı hı, bu saatte. Diğerleri de uyansın, kahvaltı da anlatacağım işimin ne olduğunu."
Kalkan kaşları geri inerken cevap vermedi.
Ayakkabılarımı çıkarıp mutfağa doğru ilerledim. Adım seslerinden peşimden geldiğini anladım ama arkamı dönmeden musluğa ilerleyip ellerimi sargılara dikkat ederek yıkadım. O da bu sırada buz dolabından bir tane limon alıp tezgaha, yani hemen yanıma geldi. Limonu küp küp doğrarken bana doğru baktı.
"Ellerine ne oldu senin? Sargı hep kan olmuş, otur şuraya da bir bakayım." Bir şey dememe izin vermeden mutfaktaki sandalyelerden birine doğru itip, oturmamı sağladı. Tam karşıma da kendi oturunca, sargıları açmaya başladı.
"Kötü görünüyor. Bekle biraz, pansuman için bir şeyler alıp geleyim."
Kısa süre sonra, banyoda ki kutudan daha büyük bir ilk yardım çantasıyla geldi. İçinden bir şeyler çıkartırken, bir yandan ne yaptığını anlatıyordu, tam bir doktor edasıyla.
"Gazlı bezi serumla ıslatıp yaranı temizleyeceğim şimdi. Biraz acıyabilir."
"Acıması sorun değil, ben alışığım da, evde niye serum var?"
Birkaç saniye yüzüme bakıp tekrar işine döndü.
"Tıbbi malzemeler üreten bir şirketimiz ve bir de hastanemiz var. Ayrıca ben de tıp fakültesi, ikinci sınıf öğrencisiyim. Anlayacağın bu tür malzemelere ulaşmak pek de zor olmuyor bizim için."
Ağzım o şeklini alırken başımı 'anladım' manasında, aşağı yukarı salladım.
Biz de işte ortaokul terk, öyle yani.
"Sen şimdi onu bunu bırak da, ne yaptın da elin bu hale geldi onu anlat."
Şirin olmasını umduğum bir sırıtmayla, "Çilekli pasta." dedim kısaca. Anlamadı tabii ki.
"Hani, Yusuf abim seviyormuş ya, yiyince hemen yumuşuyormuş. Ben de beni affetsin diye çilekli pasta yaptım."
Hala anlamaz gözlerle bana bakıyordu.
"Ne alakası var şimdi onunla. Ne yaptın, çilek yerine ellerini mi doğradın?"
"Hayır tabii ki de. Tıp okuduğuna emin miyiz? Hayır yani elimdeki yaraların bıçak yarası olmadığını Rüzgar bile anlar. Çileğe karşı azıcık, şuncacık alerjim var da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sólita | Tek Başına
Teen FictionBir tarafta şizofren ve uyuşturucu bağımlısı bir annenin yanında, sevgisiz büyümüş Süveyda. Diğer tarafta aile sıcaklığını, sevgiyi ve şefkati sonuna kadar tatmış ve şımartılmış Dilay. 17 yıldır yaşadıkları hayatların aslında kendilerine ait olmadığ...