19*
Jeon Jeongguk, başlangıca gitmek istiyordu.
Katliamın patlak verdiği, Kurtların kendi türüne saldırdığı ve dünya üzerinden bir ırkı yok ettiklerini sandıkları o ana. Birileri onları korumuş, ölmelerine izin vermemiş ve saklamıştı. Kim yapmıştı bunu? Çıkarları neydi? Ondan beklentiler nelerdi? Bir ırkı devam ettirmelerini sadece iki Panter'den beklemek saçma geliyordu ona. Şu ana kadar dile getirmemiş olsa da kasabadan gitmesine izin verilmesi de Jeongguk'un aklına yatmıyordu. Lider Alfa Bay Kim zaten kendi oğlundan vazgeçmemiş miydi? Jeongguk öldükten sonra ona ne olacağı umurunda olmamalıydı. Panter'in ortadan kalkması demek, birçok tehlikenin son bulması demekti ve bunu yapmamışlardı. Jimin ne kadar onların politikadan anlamadıklarını dile getirse de yanılıyorlardı, liderin bir planı vardı.
Sandal dar ırmağın üzerinde hareket ediyordu, Taehyung ortada kürek çekerken Jimin sırtını gören tarafta oturuyordu ve Jeongguk da onun yüzünü görebileceği ön taraftaydı. Taehyung işine tamamen konsantre olmuş durumdaydı, Jimin'in elindeki haritadan sürekli bilgi vermesini istiyordu. Yolculuğa çıkmadan önce gidecekleri rotayı kesin bir şekilde işaretlemişlerdı. Irmak yolunun üzerinde çok fazla sapma ve koy vardı, yanlış bir yola girmeleri onları adadan uzak bir yola götürebilirdi. Güneş gri bulutların arkasına saklanmıştı, gün aymış fakat sisler onu gizlemişti. Kokularını kontrol etmeye çabalıyorlardı. Bu hava avlanmaya çıkmak isteyen balıkçıkları da onlardan uzak tutacak bir havaydı ve zaman kaybetmemeleri önemliydi.
Kaldong içinde nasıl karşılanacaklarını bilmiyordu Jeongguk, onu istemeyebilir ve daha kötüsü, öldürebilirlerdi. Taehyung'u adaya almak istemeyebilirlerdi. Zihninde dönüp duran senaryoların sayısı belli değildi. Irmak yolculuğu yaklaşık on saat sürecekti, ilk saatler kürekleri çekme görevi Jimin'deydi ve havanın değişimi ile zor yol almışlardı. Dalgalar dengeyi bozuyor, ilerlemelerine engel oluyordu. Irmak kıvrılarak iki yanı yamaçlarla kaplı bir yola girdi. Hava sertti, üşümemek için üzerindeki kabana sıkı bir şekilde sarılmıştı Jeongguk. Kurtların bedeni onlara göre daha sıcak olduğu için şanslıydı, Taehyung üşüme belirtisi göstermeden devam ediyordu işini yapmaya. Eşini incelemek için bulduğu bu fırsat onun açısından iyi değildi. Taehyung yapılıydı, yüz hatları sertti, kolları çok rahat bir şekilde kürekleri döndürebiliyordu. Onun ağır olduğunu sandala ilk bindiği an fark etmişti. Ne kadar Taehyung'un bir Alfa olduğunun bilincinde olsa da bu şekilde fark etmek şaşırtıyordu onu.
Öğle saatlerine doğru bir yamacın kenarında durdurlar, sandalın ipini küçük ama yerine oturmuş bir kayaya bağladılar. Sandal batmasın diye yavaş, dengeli hareket ediyorlardı. Jimin'in sırt çantasından çıkardıkları, onun terk ettikleri kasabadan aldıkları sandviçlerini açtılar yemek için. Hava saat ilerledikçe soğuyor, kabanlarına daha sıkı sarılmalarına sebebiyet veriyorlardı. "Kaldong..." diye mırıldandı Jeongguk, oraya gittiklerinde ne yapacaklarını bilmiyordu. Güvende olacaklar mıydı? Oradaki insanları tehlikeye atmanın bir anlamı olacak mıydı? Sorular dönüp duruyordu ama yaşamadan bir cevaba varamayacaklardı. "Denemekten başka şansımız yok, Jeongguk." dedi Jimin, bitmiş sandviçin poşetini çantasının küçük gözüne tıktı. "Söylentiler çok fazla, gerçeği bulmak zaman alacak ama bulacağız." Taehyung'un içindeki umudu kendine aktarmak istiyordu ama zordu, söylentilerin arasında doğru olan ne çıkacaktı?
Bu kez küreklere Jeongguk geçti, biraz fiziksel hareketlilik üşümesini engellerdi ve düşüncelerini susturabilir diye umdu. "Belki de kehanette geçen Melez, Jimin değildi." Taehyung konuştuğunda dikkatini dağlardan çekerek ona verdi. "Melez'in barış getireceği söylenmiş ama gelinen duruma bak. Belki Jimin beklenmedikti. Belki de ortalığı karıştıran buydu." Taehyung kendi içinde teoriler üretmeye devam ediyordu. "Melez'i gerekli şekilde kullanamamış olabilirler. Bir bebek kendi kendine barış getiremez, değil mi? Onu yönlendirmek gerekir. İki tarafta bu konuda eksik kalmış." dedi Jimin, ikisinin söylediklerinde de kendi içinde haklı yanlar vardı. "Diyelim ki, Melez sensin. O zaman bizim seni kullanarak bir şeyleri düzeltmemiz gerekir." dedi Jeongguk arkasında kalan Jimin'e, onu onaylayan mırıldanmalar çıkarsa da hiçbiri bunu nasıl yapacağıklarını bilmiyordu. Kaldong'a ayak basmalı, biraz dinlenmeli ve zaman vermeliydiler kendilerine. Şaman'ın Jeongguk'u orada üç gün tutmasının kötü bir niyet göstergesi olduğunu sanmıyordu, Taehyung ile konuştuğunda herkesin onu aradığını söylediğinden bahsetmişti. Jeongguk'u saklıyordu Kurtların bulmaması için, son verdiğikleri karar bu olmuştu.
Irmak son bir kıvrımın ardından denize açılırken adanın kıyıları uzaktan görünüyordu. Taehyung dengesine dikkat ederek ayaklandı, bakışları net bir şekilde adaya odaklanmış durumdaydı. Yerine oturdu, gözlerini Jeongguk'un üzerinde gezdirirken gülümsedi ama gözlerine ulaşmadı. "Yoruldun mu?" diye sordu Jeongguk'a, onu reddetti, sadece iki saate yakındır kürek çekiyordu ve bedeninin ısındığına emindi. Bir saat kadar daha kürek çekmenin sonunda adaya varmış olacaklardı. Bu kadar rahat bir yolculuk beklemiyor olsa da yüreğinde ferahlık vardı. Küreklere daha sıkı asıldı, ne kadar çabuk ulaşırlarsa daha iyiydi onlar için.
Hava kararmaya başlamıştı, sandalı tahta iskeleye bağlarken çevrese kimseyi göremediler. Pusu kurup kurmadıklarını anlamak için çevreyi yokladılar lakin tek bir iz bulamadılar. Tahta iskeleye ilk çıkan Jimin oldu, hava soğuk olduğu için insanların evlerinde olabileceklerinden bahsettiler. Jeongguk tahta iskeleye ayak bastı, başı döndü, midesi kasıldı. Bir an dengesini kaybettiğinde Jimin onun koluna girdi. "İyi misin?" diye sordu endişeyle, iyiydi. Midesindeki kasılma geçti, nefesleri normale döndü. "Jimin buranın Panterlerin doğduğu ada olduğunu söylemişti, belki o yüzden kötü hissetmişsindir." dedi Taehyung iskeleye çıktığında, Jeongguk yanına gelen eşine bakışlarını çevirdiğinde onun gözlerinin maviye döndüğünü gördü, ilk tanıdığı andaki gibi... Zihni eski anıların içinde sürüklendi, Taehyung'un gözlerinin renk değiştiriyor olduğunu yeni fark ediyordu. "Ben neden etkilenmedim?" diye sordu Jimin, hâlâ tahta iskelede beklemeye devam ediyorlardı. "Senin kurt yanın baskın, Jiminie." dedi Taehyung, bakışlarını adada gezdirdiler.
Kumsa iskelenin iki yanına uzanıyordu, tam karşılarında sokak aralarına ilerleyen bir yol vardı. Yürümeye başladılar, evlerin ışıkları açıktı ama tek bir kişi bile dışarı çıkmıyor, tek bir hareker gözlenmiyordu. Sokak uzun bir şekilde devam ediyordu, loş sokak lambası ışıkları taş yolu aydınlatıyordu. Taehyung hemen yanında duran eşinin koluna girmiş, başını omzuna yaslamıştı. Jimin, Jeongguk'un diğer yanında sarsak adımlarla yürüyordu.
Sokak büyük bir meydana çıktı, boylarını aşan bir kamp ateşi yanıyordu ortada. Evlerin ışıkları açıktı lakin sıcak ateşin etrafında kimse yoktu. Taehyung eşinin kolundan çıktı. Jeongguk etrafı tanıdık kokuların sardığını duyumsadı. Gözlerini çevrede gezindirdi. Meydana çıkan her sokaktan gelen Kurtları gördü. "Buraya Kurtlar giremez demiştin." dedi Jimin'e dönerek, onun da en az kendisi kadar şaşkın olduğunu gördü. Tam karşılarındaki sokaktan gelen büyük kurdu tanıdı, Lider Alfa. Gözleri hemen yanındaki eşini buldu. "Taehyung." dedi Jimin öfke dolu bir sesle, Jeongguk tek kelime edemeden ona bakıyordu şimdi. "Özür dilerim." dedi Taehyung, kamp ateşinin alevleri yükseliyordu. Dumanı göklere ulaşıyordu. "Çok özür dilerim, Jeongguk." Lider Alfa'nın bir planı olduğunun tam bugün aklına gelmesinin tek sebebi ön sezileriydi, hissetmişti. Tüm kurtlar kamp ateşinin yanındaki üç kişinin etrafını sardı. Taehyung onun elini tutmak için uzandı, geri çekti.
"Özür dilerim, sevgilim."
-
beklemiyordunuz, değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue cheese' taekook
Fanfic• mini hikaye • jeon jeongguk'un minik sırrı alfa kim taehyung tarafından fark edilir.