end.

1.3K 166 36
                                    

Dolunay karanlık bulutları yararak kendini dünyaya sunarken küçük bir evin içerisindeki kahkaha sesleri sokağa taşıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dolunay karanlık bulutları yararak kendini dünyaya sunarken küçük bir evin içerisindeki kahkaha sesleri sokağa taşıyordu.

Soluk bir sarı ışık perdeleri delip geçerek sokaktan geçen insanlara yol gösteriyor, sesler ona eşlik ediyordu. Tek katlı evin küçük bir bahçesi, soğuk havaya rağmen hâlâ açmaya devam eden minik gül ağacı vardı. Bahçe duvarını saran sarmaşıktan insanın içini mest eden bir koku yayılıyordu. Yüzlerde gülümseme bırakan bu evin içerisinde herkesin dikkatini çekmeyen bir aile yaşıyor olsa dahi kendi dünyalarında ilgi çekici insanlar oldukları kesindi.

"Young Nam, Yoo Ra henüz patates cipsi yiyemez."

Henüz dört yaşlarında olan Young Nam, ahşap beşikte kahkahalar atmakta olan küçük Yoo Ra'nın ağzına elindeki patates cipsini sokmaya çabalarken amcası tarafından yakalanmıştı. "Jimin amca... Çok lezzetli." dedi Young Nam, elindeki patates cipsini başında dikilmekte olan Jimin'e uzattı. "Evet, çok lezzetli ama Yoo Ra'nın onu yiyebilecek dişleri yok. Ben bir tane alabilirim." Jimin onun elindeki patates cipsini alarak ağzına attı. "Jimin amca, babamlar ne zaman gelecek?" Young Nam bir haftadır görmemiş olduğu babalarını çok özlemişti. "Yarın geleceklermiş, seni çok özlemişler ve sana küçük bir hediyeleri varmış." dedi Jimin, yanağını okşadı ve Young Nam'ı sakinleştirdi.

Kaldong Adası'nı terk ettikleri gece ormanın içinde yol alırken hayatının nasıl bir yönde gideceği konusunda endişelerle doluydu Park Jimin. İnsanların dünyasına alışabilecek miydi? İçinde kendini yeni ortaya çıkaran Panter onu rahat bırakacak mıydı? Geleceğinde mutluluk görünüyor muydu? Min Yoongi'nin köküne oturduğu selvi ağacını bulana kadar aklında düşünceler okyanusta yalnız başına kalmış bir sandal gibi savrulup durmuştu. Genç şaman bir ağaç kökünde oturmuş, gözlerini bir noktaya dikmiş bakıyordu. Ayak seslerini fark etmemiş olmalıydı.

"Min Yoongi."

Jeongguk ona seslendiğinde gözlerini yan yana dizili üç kişiye çevirmişti. "Hey, sonunda gelebildiniz. Ne kadar zaman geçti?" diye sordu Yoongi, Jimin ona güldü. "Şamanlar ormanın büyüsünden etkilenmezler." dediğinde Yoongi omuz silkti, kendisinin ayrıca bir kurt genine sahip olduğunu söyledi. "Biz kendi içimizde bir karar verdik." diyerek söze başladı Jeongguk, ona artık kurtların dünyasında kalamayacaklarından, kendilerine insanların dünyasında bir yer bulmaya çabalayacaklarından bahsetti. Yoongi'nin gözleri Jimin'i buldu ve ona kilitlendi. "Sen de gidecek misin?" diye sorarken emin olmaya çabalıyordu, Jimin kuzenini ve en yakın arkadaşını yalnız bırakmayacağından bahsetti.

İki senedir içinde hisler biriktirdiği Min Yoongi'ye bakarken onun bir şeyler söylemesini bekliyordu. Sessizlik ormanın içinde dağılırken iç geçirdi. "Sen kurtların dünyasına mı döneceksin?" Taehyung kendi sessizliğini bozarak Yoongi'ye sorduğunda genç yarı şamanın gözleri hâlâ Jimin'in üzerinde geziniyordu. "Bilmiyorum." dedi Yoongi, kararsız olduğuna dair bir şeyler mırıldandı. Jeongguk fazla zaman kaybetmemeleri gerektiğini, ormanın Taehyung'u ve bebeği nasıl etkileyeceğini bilemediğinden bahsetti. Bir an önce yol ayrımını bulmaları gerekiyordu. Jimin yerde olan bakışlarını kaldırdı, son kez olduğunu düşünerek Yoongi'nin bakışlarıyla birleştirdi. Koyu renk gözler ona öylesine yoğun bakıyordu ki bir an sendelemekten korktu. "Jimin..." dedi Yoongi, biraz konuşmak istediğini söyledi.

blue cheese' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin