Beğenin lütfen 🔪
Yorum da atın
Sigaram dudaklarımın arasında, ana caddede yürürken karşıda içine çok fazla insanın girdiği bir yer gördüm.
O yere yaklaştığımda buranın bir resim sergisi olduğunu anladım.
Açık kapının önünde durdum, sigaramı parmaklarım arasına alıp dumanı ağzımdan çıkarmaya başladım.
İçerideki giriş kısmında Samuel Parker ismini gördüğümde kaşlarım kalkıp geri indi.
Gitmek için tekrar önüme döndüğümde bir saniye geçmeden sigarayı yere atıp söndürdüm ve tekrar kapıya dönüp içeri girdim.
Etrafta birçok tablo vardı.
Yavaş yavaş yürüyerek tabloları incelemeye başladım.
Çok ilgimi çeken bir tablonun önünde durup detaylarını incelerken tanıdık bir ses duydum.
"Beğendin mi? Favori resmimdir kendisi."
Dudağım yana kıvrıldığında başımı sağa çevirip Samuel'e baktım.
Omzuna kadar gelen uzun gece mavisi saçlarının bir kısmını arkadan bağlamıştı. Bir kısmı da açıktı ve gözünün önüne geliyordu.
"Samuel."
Gülümsemem büyürken kollarımı kaldırıp ona doğru ilerledim. O da gülümseyerek kollarını açtı ve kısa ama sıkı bir şekilde sarılıp ayrıldık.
"Seni en son üniversitede görmüştüm. Çok değişmişsin."
Başımı aşağı yukarı sallayıp çenemle kendisini işaret ettim. "Saçların en son mordu. Maviye dönmüşsün."
"Seviyorum değişmeyi. Senden sonra neredeyse çoğu rengi denedim."
Başımı aşağı yukarı salladım ama bir şey demedim.
Bir elini bol pantolonunun cebine koydu, "Burada mı yaşıyorsun? Resim yapıyor musun hâlâ? Tanrım, sana sormak istediğim çok fazla soru var."
"Burada yaşıyorum" gülümsedim, "Ve evet, hâlâ resim yapıyorum."
Başımı önünde durduğumuz tablosuna çevirdim, "Tabii seninki kadar değil. Biliyorsun, tarzım daha farklı."
"Biliyorum tabii! Senin sanatına her zaman aşıktım."
Önüme düşen saçımı kulağımın arkasına atıp geri ona döndüm. "Aşk acı vericidir. Her türlüsü."
Yüzündeki gülümseme buruk bir gülümsemeye dönüştü. Hafifçe omuz silkti, "Ne yapalım... Olan oldu işte."
Başımı salladım ve kapıya döndüm, "Neyse, ben gideyim artık."
Kapıya doğru birkaç adım attığımda durup omuz üstünden ona baktım. "Seni görmek güzeldi. Sanatı bırakma sakın, lütfen."
Başını aşağı yukarı salladı, "Sen de bırakma. Lütfen."
Başımı sallayıp tekrar önüme döndüm ve sergiden çıktım.
Caddede gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldım ve Dabi'nin evine giden yola doğru yürümeye başladım.
Yarım saat sonra evin kapısının önüne geldiğimde içeriden gelen yüksek müzik sesiyle dalgınlığım biraz da olsa yok oldu.
Şifreyi girip kapıyı açtım ve ardımdan kapadım. Ayakkabılarımı çıkarırken salondaki koltukta oturmuş sigara içen Dabi'ye baktım.
"Selam."
"Selam."
Koltukların arkasındaki şövalemi ona doğru çevirdim ve boyalarımı düzenlemeye başladım.
"Çizecek misin?"
"Evet."
"Kıpırdarsam sorun olur mu?"
"Sana bakmadan da çizebilirim. Ama lütfen gitme."
"Gidersem ne olur? Konsantrasyonun bozulduğu için mi?"
"Evet, ve... Konuşmaya ihtiyacım var."
Elimdeki boyayı palete sıkarken tuvalin arkasında kalan adama baktım.
Anlamamış gibiydi.
"Konuşmaya mı ihtiyacın var?"
Gözlerimi tekrar önüme çevirdim. "Bazenleri yalnız hissediyorum."
"Yalnız değilsin."
"Yanında birileri olmasına rağmen yalnız hissetmek daha da acı verici ya zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dabi x Reader (Bnha x Reader)
FanfictionRosina Jeff, 22 yaşında ve sokakta resim çizen bir kızdır. Hayatını evinden çok sokakta geçiren Rosina, bir gece ara sokaklardan birinde, sadece birkaç saniyeliğine bir adamı görür. İlhamını kaybeden Rosina, o garip görünüşlü adamı gördüğü ilk saniy...