*

284 8 3
                                    

Sesizliğin hüküm ettiği soğuk oda da yüz tutmuş hayal kırıklarım bir bir göz önündeydi...

Sicim sicim akan göz yaşlarım.

Yanaklarımdan usulca akıp boynuma yol alıyorlardı.

Rüzgarın esintisiyle tül perdeyle birlikte uçuşan saçlarım geriye savruldu. Güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı. Yeni bir gün...

Zihnimde düşündüklerimle gülmeye başlamıştım.

"Yeni bir gün"

Cidden yeni bir gün mü?...aynı sabah aynı saat dilimi ve aynı acılar yüz tutmuştu. Bi farklılık göremiyordum dünle arasında. Turunculaşan havayla birlikte oturduğum parkeden yavaşça kalktım...ne yazık ki yürücek halim bile yoktu.

Yaşadıklarım bana çok ağır geliyor.

Ya da bu zamana kadar görmekten kaçtığım gerçekler yüzüme bi Tokat misali vurulmuştu.

Çıplak ayaklarım her adım atışımda parkede ses çıkartıyordu halbuki parmak uçlarımla yürüyordum. Güneş ışınlarını anında beni aydınlatırken yüreğimde ki sıkıntıyla iç çektim. Gözlerim istemsizce kapanırken sadece güneşi hissetmek istedim.

Kulağıma ilişen kuş sesleriyle kendimi korkuluğa yasladım. Göz yaşlarım soğuk havanın esintisiyle kururken bedenim titredi. Kollarımı bir birime sarıp sıvazladım bi müddet ısınmak için.

Arkamda hissettiğim varlıkla geri döneceğim zaman ince belime sarılan erkeksi kollarıyla olduğum yere mıhlandım. Tedirginlikle kafamı aşaya eğdim ona karşı dönersem kendime hakim olamıcaktım. İçimde ki şeytana uymamak için kendimi zar zor zapt ediyordum.

"Günaydın sevgilim"

Alt dudağımı dişlerim arasına alıp ısırdım...kanatırcasına.

Bide hiç bişey olmamış gibi 'Günaydın sevgilim' diyor. Gerçekten günaydın mı...ah delirmemek elde değil. Havaya bıraktığım nefesimle kahkaha atmaya başladım.

"G-günaydın sevgilim"

Onun taklidini yaparken aynı zamanda göz yaşlarım tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Ellerimle saçlarım geriye atıp kollarını belinden bi çırpıda kurtuldum.

"DALGA MI GEÇİYORSU AMACIN NE...BENİ DELİRTMEK Mİ"

Balkonda yankılanan sesimle şaşkınlıkla bana baktı...bu tepkiyi benden beklemiyordu anlaşılan. Ne o sesiz kalıcağıma ve kabulleneceğimi mi düşündü. Yapma diyemedim bu zamna kadar abi bildiğim adama diyemedim...yapamadım.! Ama aşkını kabul etmiyorum. Kalbim onu istemiyor; abim bildiğim kişiyi istemiyorum.

"Sahra-"

"NE SAHRA NEEE! DÜN AKŞAM ZORLA BANA DOKUNDUN BİDE GELMİŞSİN YANIMA 'GÜNAYDIN SEVGİLİM' DİYORSUN BENDEN Bİ BEKLENTİ BEKLEME GİRAY ABİ"

Sonlara doğru sesim kısılırken demirliklere tutunup yaslandım karşımda ki adam benden bağımsız sigarasını yakıp beni izliyordu kaşlarını anlamsızca çatık. Benimle adeta dalga geçiyordu...bedenim titrerken nefes alışım sekteye uğradı. Bu benim tanıdığım adam değil...

Merhametli adam gitmiş yerine tanımadığım insan gelmişti.

Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip kırgın gözlerle ona baktım. Beni anlamasını istiyordum...benim nasıl acı çektiğimi görmesini istiyordum. Gözünün önünde nasıl mahvolduğunu görsün istiyordum. Çaresizlikle iç çektim.

Ormandan farksız gözlerinin içinde kayboldum. Nafile yeşil ağaçların arasından çıkamıyordum adeta çıkmaza girmiştim yeşilin karanlığa çalması beni korkutuyordu. Kaşlarını düzeltmezken içine derin nefes çekti elinde ki sigaradan kemikli elinin biri benim gibi demirliğe yaslıydı. Çelimsiz dudakları bi farklı geliyordu.

"Sakinleştin mi?...göz devirme!"

Sakin ses tonunda tehdit ile bakışlarımı başka yöne çevirdim. Bu yanını bana hiç göstermemişti. Adım sesi duymamala gözlerim direk ona ilişti.

"Sakın yanıma yanaşma" tükürücesine konuşup bakışlarımı yeşil alana çevirdim.

Tanıyamadığım bu kişiyi hayatımdan çıkartmak istiyorum...ve bu bilmediğim yerdende gitmek istiyorum!. Onun bakışları zehirli bir ok gibiydi içimde ki sıkıntı gittikçe büyür...ve karanlığa mahkum ediliyordu.

Bakışlarından rahatsızca kıpırdanın öne adım atıcağım zaman karşıma geçmişti az önce ki uyarımı görmezden gelmişti anlaşılan. Hafif Meltem rüzgarı saçlarımı yalayıp geçmişti adeta sakin olmam gerektiğini söylüyordu.

Kafa mı ne var dercesine saladım konuşmaya bile tenezzül etmiyordum. Dağ ayısıyla konuşsam bile beni anladığını düşünmüyorum. çünkü benim dediklerim onun söyledikleri yanında bi hiçti.

Adeta onu görmezden geliyordum Giray abiden başka her yere bakıyordum hatta anlamsızca inceliyordum. Balkonun fayanslarının arası baya pisti acaba ayağımın altı da mı pislendi. Uç köşede ölen bir hamam böceğini görünce yüzümü buruşturmuştum...ayy huylandım.

"Ne düşünüyorsun?"

Onu duymazdan gelip ayağımı kaldırıp altına baktım...tahmin ettiğim gibi ayağım kirlenmişti. Boktan bir ev olduğu beliydi zaten. Kim bilir ne zamandır temizlenmiyor.

"Balkon çok pisti keşke çıplak ayaklarınla çıkmasaydın"

Şaşkınlıkla gözlerimi ona çevirdim istediği her şeyi ne güzel anlıya biliyordu. İçimde ki karmaşıklığa son veren aniden havalanmamla dudaklarımdan titiz bir çığlık firar etti.

Eliyle alt bacağımı sıkı sıkı kavramıştı aynı zamanda sırtımı. Bu hareketine karşı çıkmamıştım zaten ayaklarım pisti bide odayı kirletemem. Beni lavaboya kadar taşıyıp küvetin içine sertçe indirdi.

Popomun acısıyla kıvranırken sertçe bacağına avuç içimle vurmuştum. Hayvan...dağ ayısı. Sinirle homurdanıp soğuk küvetin ucuna oturdum oysa fıskiyeyi eline alıp bana yanaştı aynı zamanda diğer eliyle vanayı açtır

Tenime istila eden soğuk suyla ayaklarımı geri çektim. Çok soğuktu hemde fazlasıyla. Vanayı biraz sıcağa doğru çevirip ilk önce kendi elinin üstünde soğukluk durumuna baktı.

Konuşmamam anlaşılan onu baya sinirlendirmişti. Sonuçta beni zorla yanında tutuyordu. Pardon...ama ne bekliyordun direk can ciğer olmamızı mı. Ahaha...bu ifadesine bakılınca onu gösteriyor.

"Tabi ki hemen can ciğer olmamızı beklemiyorum"

Sert sesini duymamla bakışlarımı hızla ondan çektim...ahh aptalım dışımdan konuşmuşum. Dudaklarımı bir birine bastırıp ayaklarıma değen ılık suyu izlemeye başladım.

Bu saate kadar hiç uyumamıştım...olduğum durumdan dolayı.

Titrek göz kapaklarımı zar zor açık duruyordu kan çana dönmüş gözlerimi bi müddet kapatmak istedim. Çıplak ayaklarımda gezen ellerle mayışmıştım.

Kafamı soğuk fayansa yaslayıp gözlerimi açtım eline sıktığı sabunun kokusu her yere dağılmaya başlamıştı. Bu koku bir yerden tanıdık geliyordu...düşünemiyorum aklım bulanıklaştı.

Göz kapaklarım ağırlaştı az önce ki halimden eser yoktu şiddetli bir yağmurun durulmasıyla...ama hiç durmaya da niyetli değildim.

Baygın gözlerle ona baktım...az önceki siyah harelerinden esir yoktu.

Yeşile çalan renkli gözleri beni benden alıyordu...huzura vardığım göz şimdi ise—

Acıyan gözlerimi kapatıp derin nefes aldım. İçimde dinmeyen bir öfke...acı vardı.

Ayaklarımı yavaş ve nazikçe havluyla kurulayıp bana döndü...kemikli eli yanağımı bi ateş misali yakmıştı. Saçımın diplerime doğru yaklaştırıp okşadı. Derinlere dalıyordum...

"Güzelim uyuya bilirsin"

Sanki bu sözleri bekliyormuşça göz kapaklarım kapanmasına itiraz etmeden yumdum. Saçımdaki el eksikliğini hissettirmezken...anlama bir buse konulduğunu hissetim.

Ardı ardına saçlarıma konulan öpücükler...

Ve.

Sessizlik.

MAHALEMDE Kİ POLİS!+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin