BÖLÜM 12

18.8K 676 226
                                    

Tuğkan...

Bu ismi tanıyordum. Lisede aynı sınıfta olduğum çocuğun ismiydi. Savaş'ın bahsettiği kişi o muydu?

Ya da en önemli soru, Tuğkan ölmüş müydü?

Lisede ikimiz de sessiz, ezik tiplerdik. Ne o benimle bir kelime konuşmuştu ne ben onunla. Onuncu sınıfı bitirmeden liseden ayrılmıştım zaten. Dedemin ölümüyle kendimi geçindirmek zorunda kaldığım için terk etmiştim okulu.

Tuğkan'la benim pek bir bağlantım yoktu.O ölmüşse bile ben en ufak bir şey yapmamıştım ki. Bunu geldiğinde Savaş'a söyleyecektim.

Elimdeki yanığa baktım. Her geçen gün biraz daha düzeliyordu ama sol elimi kullanabildiğim söylenemezdi. Hareket ettirmeden sabit tutuyordum sürekli.

Savaş'ın adım seslerini duyduğumda kaşlarımı çattım. Sanki bir şeyi sürüklüyormuş gibi sesler geliyordu. Hızlıca odadan çıktığımda Savaş'ı merdivenlerden bir insan vücudunu indirirken gördüm.

"O ne?" diye sordum korkuyla. Ölü gibi duruyordu.

"Tanıyamadın mı?" Vücudu yere bıraktığında yatan kişinin suratına baktım. "Oysa anında hatırlaman lazımdı." Dayak yediği çok rahatlıkla belli olan yara bere içindeki suratı hatırlamamam imkansızdı.

Erdal... Lisenin zorbası. Benimle de az uğraşmışlığı yoktu. Ayrıca Tuğkan'a da bela olmuştu. Okuldaki herkesi aşağılar, gücünün yettiğini eften püften sebeplerle döver, ağalık taslardı. Kimsenin karşı çıkmayacağı belalı bir tipti.

"Erdal." diye cevap verdiğimde gülümsedi ve, "Bingo!" dedi.

"Ölü mü?" diye korkarak sorduğumda yanıma adımladı. Ellerini parmaklıklardan geçirip yanaklarımı avuçladı. "Tabii ki değil. Ben kimseyi öldürmem Ufuk, cani değilim ben." Gözlerimin içine bakarak söylediği cümlelere inanmıştım. Çünkü Savaş yalan söylemezdi.

"Bu sana bir şeyleri hatırlattı mı?" diye sordu Erdal'ın baygın bedenini işaret ederek.

Erdal'a uzun uzun baktım. Anılar teker teker gözlerimin önünde belirdi. Beni herkesin önünde aşağılayıp annem ve babam hakkında ettiği iğrenç küfürleri hatırladım. Zorla ayak işlerini yaptırır, yapmazsam tehdit eder ve zor kullanırdı.

"Ondan nefret ediyordum." diye mırıldandım tekrar Savaş'a bakarak. Hala elleri yanaklarımdaydı.

"Ondan nefret ediyorsan neden yardım etmedin?" diye sorduğunda sesi yeniden ifadesizlemişti.

"Kime?" dedim anlamayarak. Gözleri karardı. Ellerini yanaklarımdan çekti.

"Düşün Ufuk, kime olabilir? Düşün!" diye bağırdığında irkilerek birkaç adım geriye adımladım.

"Savaş." dedim korku dolu sesimle. Yine deliriyordu.

"Yardım etmedin, sen ona yardım etmedin." dediği şeyi anlamaya çalıştım. Tam da o anda anılar şimşek gibi düştü zihnime.

Erdal'ın beni zorlamasıyla okulun yanındaki inşaata gelmiştim. Geldiğimde ise Tuğkan'ı yerde baygın bir şekilde yatıyorken bulmuştum. Ona ne yapmışlardı?

"Hoş geldin ibne." dedi Erdal sırıtarak. Tam karşımda durup yanağıma dokunduğunda ondan kaçındım. Çenemden tutup ona bakmama zorladı.

"Şimdi sana bir görev veriyorum." derken cebinden telefon çıkarmıştı. Telefonu bana uzattığında anlamayan bakışlarımı telefona diktim. "Videoyu başlat, sakın bizim suratımız gözükmesin."

"Neden?" dedim anlamayarak. Bana bir şey demeden baygın Tuğkan'a adımladı. İki kişiden biri Tuğkan'ın ellerini biri de ayaklarını tutarken, "Ne yapıyorsunuz?" dedim korkuyla.

"Videoyu başlat." dediklerinde ilerleyip baygın çocuğun ayağını tutan oğlanı ittirdim.

"Yapmayın. Erdal olmaz, lütfen yapmayın." dediğimde Erdal ağır yumruğunu suratıma geçirdi.

"Eğer çekmeye başlamazsan sonrasında seni de sikerim!" dediğinde karşılık verememiştim.

Tuğkan da bu sırada uyanmıştı. O neler olduğunu anlamaya çalışarak çırpınırken özür dileyen bakışlarımla baktım ona.

Videoyu başlatırken göz göze geldiğim sarışın oğlana, "Özür dilerim." dedim, titreyen sesimle.

"Yardım et." dedi bana muhtaç bir şekilde.

"Gerçekten özür dilerim."  diyebildim sadece.

Erdal çırpınan çocuğa küfürler edip, tokatlar atarak soymaya başladığında ağlamamaya çalışarak olduğum yerde olanları kameraya aldım.

"Yemin ederim benim bir suçum yok." dedim ağlamaya başlayarak. "Yapmayın dedim ama beni de tehdit etti. Çok korktum Savaş."

"Sadece bu kadar mı?" dedi sinirle. "Sana polise şahitlik yapman için yalvardığında 'başıma bela almak istemiyorum' diyen kimdi? Kabul etseydin kardeşim kendini öldürmeyecekti!"

"Özür dilerim." dedim gözlerimi kapatarak. "Korktum. Çok korktum. Aynı şeyleri yaşamak istemedim."

"Ben de bu yüzden sana çok daha kötülerini yaşatıyorum." dedi gülümseyerek. "Ama şimdi." Cebinden telefon çıkarıp bana uzattığında ne yapmamı istediğini anlamıştım.

Bir şey demeden telefona uzandım ve videoyu başlattım. Savaş yerdeki Tuğkan'ı şiddet uygulayarak uyandırdığında kalbim sıkışıyordu. Erdal direnip kaçmaya çalıştı ama Savaş'a gücü yetmiyordu.

"Yardım et!" diye bağırdı beni görünce. Gözleri korkudan kocaman olmuştu. Aklıma Tuğkan'ın bağırışı geldi. O da böyle demişti.

"Hak ediyorsun." dedim tiksinir ifademle. "Geber."

savaş haklı ve ufuk suçlu mu? yoksa ufuk suçsuz ve savaş haksız mı?

CANİ (GAY) (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin