"Burada da çekmiyor. Daha yükseğe çıkmalıyız."
May söylene söylene telefonunu cebine attı ve yokuş yukarı yürümeye devam etti. Kararlı adımlarla başlayan yürüyüş Betty'nin "İyi de bir haftada buradan Kanto'ya nasıl gideceğiz?" sorusuyla temposunu yavaşlatmıştı. Chad'in gemiyle Hoenn'e on günde geldiği düşünülürse Pokemon Ustalarının süper hiper hızlı denizaltısı en iyi ihtimalle bile beş günden önce Kanto'da olamazdı. Üstelik bulundukları yerden denizaltıya ulaşmak en az bir gün sürecekti. Kanto'da yapılması gereken işleri de hesaba katarsak... başka bir yol bulmaktan başka çare yoktu. Yapılabilecek en iyi şey bir uçak bulmaktı. Malum Hoenn'de sürüp giden iç savaş yüzünden sağlam havaalanı yoktu. Pokemonların da o kadar uzağa uçması imkansızdı. Geriye kalan tek seçenek May bundan nefret etse de Pokemon Ustalarının tek hava taşıtını yani Yveltal'ı ödünç istemekti. Hoenn kolunun deniz taşıtları konusunda zengindi ama uçmak Kalosluların işiydi.
"Bunun neresi kötü?" dedi Doğu. Ben Kalosluların havalı çocuklar olduğunu duydum. Oradaki kol sıkıymış. Liderleri Korelia?" "Korrina." diye düzeltti Betty. "Bir savaş türü salon lideriymiş ve Clemont. Onun da bir çeşit dahi olduğunu duydum. Alain adında bir mega evrim uzmanları bile varmış. Bir de Se.."
"Susacak mısın Doğu?"
May durup geri dönmüş ve Doğu'ya dik dik bakarak sormuştu. Beklenmedik tepki üzerine Doğu ses tonunu alçaltarak devam etti.
"Prensesin nesi var Betty?"
"Kalos çok abartılıyor. May de öyle düşünüyor olmalı. Kaloslular hakkında da yanılıyorsun. Öyle düşündüğün kadar havalı tipler değil. Aslında burunları havada, ukala insanlardır. Diğer bölgelerden gelenlere karşı dost canlısı değiller. Hava atmaya bayılırlar. Kaba ve görgüsüzdürler. Türkçe bildikleri halde seninle ısrarla Fransızca konuşurlar."
"Türkçe mi?"
"Evet, şu an konuştuğumuz dil."
"Ben Japonca ya da İngilizce konuştuğumuzu sanıyordum."
"Haha saçmalama Doğu. Senin adın bile Türkçe."
***
Neredeyse bir saati bulan bir tırmanışın ardından yüksekçe bir tepenin zirvesine çıktılar. May telefonun çekiyor olmasına pek sevinmemişti. Angarya gibi numarayı tuşlayıp telefonu kulağına götürdü.
"Alo, Evrim Savaşçısı? Ben Hoenn Prensesi."
"Peki Mega Evrim Kraliçesi. Prenses dedim çünkü benim kod adım bu. Seninki de en son Evrim Savaşçısıydı."
"Bunları daha sonra tartışsak?"
"Fransızca bilmediğimi biliyorsun Korrina. Eğer küfür ediyorsan aynen iade ediyorum."
On-on beş dakika süren bir tartışmanın ardından May "Merci! Beaucoup!" deyip telefonu kapattı. Derin bir nefes alıp ekibine döndü.
"Astrid, Yveltal ile akşama burada olur. O zamana kadar dinlenelim."
***
Yveltal anca hava karardığında gelebildi. Ama ne geliş! Kırmızı ve siyah renklere boyanmış devasa bir hava taşıtıydı. Tam tepenin üzerinde havada asılı duruyor, motorlarının yarattığı şiddetli rüzgar Chad'in giysilerini uçuşturuyordu. Yveltal'ın gövdesinde iki kapak açıldı ve içinden bir ip merdiven sarkıtıldı. Merdivenin başında sarışın bir kadın kafası belirdi. Uzun saçlıydı ve kulağındaki inciye benzer küpe karanlığa rağmen yıldız gibi parlıyordu.
"Salut, Hoenn!" dedi sarı kafa "Je suis Astrid. Entrez s'il vous plait!"
"Ne dedi şimdi bu?" dedi Betty. May "Binin filan demiştir işte." deyip ilk basamağı kavradı ve tırmanmaya başladı. Onu Chad takip etti. Daha sonra Betty ile Doğu.
Dördü de binince kapak kapandı. Sarı kafanın yanına iki Kaloslu mürettabat daha gelmişti. Yine sarışın bir erkek ve esmer çekik gözlü bir kız.
"Kendimi yeniden tanıtmama izin verin. Adım Astrid." Kadın eliyle kulak memesinin yanına sarkan saçını düzeltti. İnci küpeli kulak. Dikkatli bakınca bu küpe aslında bir kilit taşıydı. Astrid dikkatleri oraya çekmek için saçını kasten düzeltiyordu ve aslında şakır şakır Türkçe konuşabiliyordu. Kaloslular gerçekten de biraz görgüsüz müydü?
"Yveltal'ın kaptanıyım. Sizi mürettebatımla tanıştırmama izin verin." Eliyle önce kızı işaret etti. "Elle est Chan." Kız gülümseyerek "Enchante." dedi. Astrid sonra da oğlanı işaret etti. "Il est Cedric." oğlan da başını sallayıp "Memnun oldum." dedi. Hoennliler ile Chad de kendileri tanıttı. Mürettebat kokpite giderken Astrid de yolcularına oturmaları için koltukları gösterdi. Bir taraftan da konuşmayı sürdürüyordu.
"Ah ne derler bilirsiniz. Hoennliler uçamaz."
"Kaloslular da yüzemez." diye tamamladı Betty.
Astrid elini ağzına götürüp samimiyetten olabildiğince uzak bir kahkaha attı.
"Aha ahahahaaa! Her neyse bunları şimdilik boş verelim. Size Yveltal'ı anlatmama izin verin. Yveltal, Pokemon Ustalarının sahip olduğu en gelişmiş hava aracı. Dik kalkış yapabilme yeteneği, tam hayalet görünmezliği, ses hızından hızlı uçabilme, 3 mürettebat ile 17 yolcu taşıyabilme..."
"Aaa şey Astrid." diyerek böldü Chad. "Ne zaman Vermillion'da oluruz? Biraz acelemiz var da."
***
Astrid yolculuğun iki saat alacağını söyledikten sonra Chad ile Hoennli arkadaşlarını rahat bırakıp mürettebatının yanına gitmişti. Hoennliler hemen uyuyakaldılar. Chad kucağında tuttuğu çantasının fermuarını açtı ve içine baktı. Jirachi içerdeydi. Başını çıkarıp Chad'e baktı.
"Jiiii?"
Chad Jirachi'nin başını okşadı. Sonra da gözlerini etrafta gezdirdi. Pencerenin dışında, altlarında Hoenn uzanıyordu. Olympia, yaşlı koruyucu meleği orada, aşağılarda bir yerlerde kalmıştı ve artık Chad'i takip edemezdi. Çok uzakta Chad'in bilmediği bir şehrin ışıkları görülebiliyordu. Şehre doğru ise alevden bir yol uzanmaktaydı. Chad biraz doğrulup bakınca ateş yolunun en ucunda onu gördü. Dev bir pokemon etrafını yaka yaka ilerliyordu. Bir süre sonra pencerenin camında bir kadın yüzü yansıması belirdi. May henüz uyumamıştı.
"Groudon." dedi donuk bir ses tonuyla "Buna primal form diyoruz."
"Hoenn'in efsanevi pokemonlarından. Nereye gidiyor?"
"Okyanusa. İçgüdüsel olarak karaları genişletmeye çalışıyor."
Chad'in aklına Rustboro'da olanlar geldi.
"Ama yolunun üzerinde bir şehir var May."
May iç çekti.
"Yapabileceğimiz bir şey yok. Primal Groudon durdurulamaz. Primal Kyogre de öyle. Aqua ve Magma Takımlarının başlattığı savaş yüzünden ikisi de kontrolden çıkıp Hoenn'i yok etmeye başladılar. Şanslı olan insanlar Hoenn'i terk ediyor. Ama sen ve şu küçücük Jirachi bize bütün bunları değiştirebilmek için bir şans verdiniz. Size sonuna kadar yardım edeceğim. Başarmak zorundasınız Chad."
Chad, kucağındaki Jirachi'ye baktı ve Hoenn'i geride bırakırken bir miktar rahatladı. Groudon'un öfkesi ile bilmediği şehirdeki dehşet uzaklarda kalırken yavaşça gözlerini kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pokemon - Chad'in Dileği
FanfictionSize üç dilek hakkı verilse, ne dilerdiniz? Suç çetelerinin dünyayı ele geçirdiği distopik bir gelecekte eski bir Roket Takımı üyesi olan Chad, günlerini geçimini sağlamak için ödül avcılığı yaparak ve geçmişte yaşadığı olayların pişmanlığını yaşaya...