May bu yolculuk için Doğu ile Betty'i seçti. Bunda Chad'i tanıyor olmalarının da etkisi büyüktü. Birkaç günde hazırlıklarını tamamladılar. Hoenn Prensesi son olarak da kendi yerine Max'i bıraktı. İki kardeş sualtı mağarasına açılan geçidin önünde son kez sarılıp vedalaştılar.
"Ben gelinceye kadar Sootopolis sana emanet kardeşim."
"Bana güvenebilirsin May. Kendine dikkat et."
***
Günler süren denizaltı yolculuğundan sonra Lilycove'da karaya ayak bastılar. Orada kendilerini üzerinde "HALI YIKAMA" yazan bir minibüs karşıladı. Minibüsün bagajına sıralanıp yolculuklarına devam ettiler. Chad nereye gittiğini anlayamadan gece oldu. Ne zaman uyuduğunu hatırlamıyordu ama minibüsün durması onu uyandırmıştı. Minibüsten en son indi. Dışarı çıktığında güneşin henüz doğmadığını ancak havanın yine de aydınlık olduğunu fark etti. Etrafı ağaçlarla çevrili bir toprak yoldaydılar. Herkes sırt çantasını aldığında May, şoföre bir şeyler söyledi. Adam başıyla onaylayıp minibüse bindi ve gazladı. May ilk iş olarak ormana girip yoldan uzaklaşmalarını istedi. Yarım saat yürüdükten sonra ormanın sıklaştığı bir düzlükte kahvaltı etmek için durdular.
Kahvaltıları zengindi. Yanlarına bolca erzak almışlardı. Bu ıssız ormanda ne kadar zaman geçireceklerini bilmiyorlardı. Pokemon mamaları da ayrı bir ağırlıktı. Ama en ağır yükü Doğu ile Betty taşıyorlardı. İkisi de yanlarında birer tüfek ve bolca mermi getirmişti. May ise sadece poketoplarına güveniyordu. Chad de öyle. Zaten istese de bir çakı taşımasına bile izin yoktu.
Kahvaltının ardından May grubun başına geçti ve tekrar ormanda ilerlemeye başladılar. Doğu ile Betty en arkadan geliyorlardı. Chad ise May'in hemen arkasındaydı.
"Sizin zamanınızda hep böyle miydi?"
May geriye dönmeden cevap verdi.
"Ne böyle miydi Chad?"
"Pokemon yolculukları. Bu şekilde mi yolculuk ederdiniz?"
May iç çekti.
"Aşağı yukarı böyleydi. Ama yanımızda silah taşımazdık. O zamanlar kimse silah taşımazdı. Polisler bile. Yanımıza taşıyabildiğimiz kadar erzak alır ve hayallerimizin peşinde koşardık. Neredeyse hiç araç kullanmaz, bütün yolu yürürdük. O kadar vaktimiz olurdu ki karşımıza çıkan her olaya burnumuzu sokardık."
"Gideceğimiz yer yakın mı?"
"Bu tempoyla gidersek akşama orada oluruz. Büyük Jirachi Kraterinde."
"Büyük Jirachi Krateri... Bu adı hiç duymamıştım."
"Duymaman normal. Çünkü bu adı ben verdim. Nerede olduğunu benden başka da bilen yok sanırım. Jirachi bulabileceğimiz bir yer varsa kesinlikle orasıdır."
***
Akşama doğru grup obruğa benzer bir yere ulaştı. Çapı bir kilometreyi bulan bir çukuru andırıyordu. Çukurun derinliği 30-40 metre kadar vardı. Ortasında küçük bir göl görülebiliyordu. Onun dışında ormanlıktı. Gerçekten görülmeye değer bir manzara. Hem Doğu, hem de Betty görüntüden etkilenmişti. Özellikle de Betty. Büyülenmiş gibi bakıyordu.
"Burası muhteşem bir yer May."
"Evet, çok uzun yıllar önce göktaşı çarpması sonucu oluşmuş olmalı. Böyle ıssız bir konumda olması insanlar tarafından keşfedilmesini engelliyor."
Chad ise buraya manzara izlemeye gelmemişti.
"Jirachi aşağıda mı? Oraya nasıl ineceğiz."
May hemen sırt çantasını indirdi ve içinden bir halat çıkardı.
"Halatları bu yüzden getirdik."
Halatların yardımıyla krateri çevreleyen kayalıklardan aşağı indiler. May'i takip ederek göl kıyısına ulaştılar. Burada May çantasını yere bıraktı ve çimlerin üzerine oturdu. Onu gören Doğu ile Betty de aynını yaptı. Sadece Chad ayakta kalmıştı.
"Ee? Jirachi nerede May, onu aramayacak mıyız?"
"İşte orada. Ve orada. Orada ve orada."
Chad, May'in parmağıyla işaret ettiği yerlere baktı ama bir şey göremedi. Sadece ağaçlar, çalılar ve kayalar vardı.
"Hiçbir şey göremiyorum. Sadece ağaçlar, çalılar ve kayalar..."
"Onlar kaya değil Chad, Jirachi kozaları."
"Jirachi kozaları?"
"Uyku tulumu gibi düşün. Jirachiler bin yıl boyunca o kayaya benzeyen kozalarının içinde uyur."
"Ne yani birçok Jirachi mi var? Ben bir tane sanıyordum."
"Çoook fazla Jirachi var."
"Peki onları nasıl uyandıracağız. Bir çeşit flütle mi?"
May şaşırmıştı.
"Ne flütü? Tabi ki içlerinden bir tanesinin uyanmasını bekleyeceğiz."
Betty da lafa karıştı.
"Ama May bu çok uzun zaman alabilir."
"En fazla bin yıl sürer Betty." dedi Doğu.
***
Üç gün sonra bir gece yarısı May, Chad'i omzundan dürterek uyandırdı.
"Hey, uyan Chad. İşte oldu."
Chad doğrulduğunda ormanın içinde sarımtırak bir ışığın parladığını gördü. Doğu ile Betty'i de uyandırıp ormanın içindeki ışığa doğru ilerlediler. Kısa bir yürüyüşün ardından ışığın kaynağına, bir Jirachi kozasına ulaştılar. Büyüleyici bir manzaraydı. Kaya sanki bir altın cevheri gibi parlıyordu. Derken üzerinde dev bir çatlak oluştu ve ışıkların içinden yıldız biçimli küçük bir pokemon çıktı. Tıpkı resimlerdeki gibi. Bu bir Jirachi'ydi.
Jirachi gözlerini açıp etrafına bakındı ve ağaçların arasında uçmaya başladı. Onun kaçıp gideceğini düşünen Chad elini belindeki poketoplarına atacağı sırada May, Chad'i bileğinden yakaladı ve parmağıyla sus işareti yaptı.
Jirachi ağaçları keşfetmeyi bıraktıktan sonra Doğu ile Betty'e uçtu. Etraflarında birer tur dönüp May ile Chad'e doğru uçtu. May'in etrafında da döndükten sonra Chad'e uçtu. Chad'i görünce yüz ifadesi değişti. Neşeli görünen bakışlarının yerini merak aldı. Yüzü Chad'e dönük biçimde etrafında birkaç kez döndü sonra Chad'e iyice yaklaştı.
"Jiii?"
Jirachi'nin sen tonunda merak vardı. Sanki Chad'e bir şeyler soruyordu. Chad yanıt vermedi. Elini Jirachi'ye uzattı. Jirachi, Chad'in elini iki eliyle yakaladı. Bir eliyle Chad'in işaret parmağını, bir eliyle başparmağını tuttu. Küçücük parmakları kavramaya anca yetiyordu.
"Jiii?"
Jirachi sanki "Neyin var?" diye soruyordu. Chad boğazının düğümlendiğini hissetti. Gözleri nemlendi. Bu kadar uğraşın sonunda Jirachi karşısındaydı işte. Bütün yaşadıklarının sonunda amacına o kadar yaklaşmıştı ki.
"Seni sevdi. Zaman yolculuğuna hemen burada mı çıkacaksın Chad?"
Chad burnunu çekip başını salladı.
"Ha? Ne dedin May?"
"Jirachi'den seni zamanda geçmişe götürmesini dileyecektin."
"Hayır, burada olmaz. Olympia, Jirachi'nin anlamadığı karmaşık dilekleri yerine getiremeyeceğini söyledi. Şimdi beni zamanda geriye götürmesini dilersem, kendimi bilinmeyen bir geçmişte, bu kraterin ortasında dikilirken bulurum."
"Öyleyse nerede?"
"Kanto'ya geri dönmeliyim. Roket Takımı, Master Ball'u, Silph Co.'dan orada çalmıştı. Tabi önce bunun tam olarak kaç yıl hatta kaç gün önce gerçekleştiğini de öğrenmeliyim. Ama bunu nasıl yapacağımdan da emin değilim."
May bir dudaklarını büküp bir süre düşündü.
"Hm... Öyleyse Kanto'ya gidiyoruz. Hem orada bize yardım edecek zeki birisini de tanıyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pokemon - Chad'in Dileği
FanfictionSize üç dilek hakkı verilse, ne dilerdiniz? Suç çetelerinin dünyayı ele geçirdiği distopik bir gelecekte eski bir Roket Takımı üyesi olan Chad, günlerini geçimini sağlamak için ödül avcılığı yaparak ve geçmişte yaşadığı olayların pişmanlığını yaşaya...