2 - Daisy

672 57 43
                                    

Bölüm ismi: Papatya

Arkadaşlarımla geçen bir günden sonra, sonunda eve gelebilmiş ve yorgunlukla koltuğa oturmuştum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Arkadaşlarımla geçen bir günden sonra, sonunda eve gelebilmiş ve yorgunlukla koltuğa oturmuştum.

Berbat hissediyordum, her şey bana onu hatırlatıyordu.

Önünden geçtiğimiz her mekan, dinlediğim her şarkı, söylenen her söz, bu şehir, bu ev... onun anılarıyla doluydu.

3 ay geçmişti ayrılığımızın üstünden.

Bana ihanetinin 3. ayıydı bugün.

Düşüncelerim beni rahat bırakmazken gözlerimi kapattım. Ayrıldığımız o gün film şeridi gibi geçiyordu gözümün önünden.

Onun evine doğru yürüyordum yavaşça, elimdeki çiçekler ve evine beni yaklaştıran her bir adım beni daha da heyecanlandırıyordu.

Papatyaları severdi, papatyalar da tıpkı onun gibi zarif olan çiçeklerdi.

Ona sürprizler yapmayı severdim, gülüşü benim için mutluluktu.

Geçen ay, onun şehir dışı gezisinden bir gün önce, gittiğimiz piknikte toplamak istediği fakat toplayamadan gitmek zorunda kaldığımız papatyalardan bir demet hazırlamıştım ona.

Elimdeki papatya buketiyle birlikte evinin kapısında durdum.

Heyecanla kapıyı çaldığımda, birkaç dakikanın ardından kapıyı açtı.

Güzelce taranmış sarı saçlarında gezinde gözlerim, sonrasında hafif bir utançla güzel yüzünde ve son olarak yeşil gözlerinde gezindi bakışlarım. Yeşilleri bana bakarken kalbim ağzıma gelecek gibi hissettiriyordu. Bir bakışıyla bile alt ediyordu beni.

Beceriksizce elimdeki buketi ona doğru uzattım.

"Bunlar senin için..."

Şaşkınlıkla yüzüme bakarken, gülümsemeye çalıştı.

"Felix, haber verseydin keşke... bir şeyler hazırlardım. Şu an biraz meşgulüm."

"Sorun değil Mi Young, ev dağınıksa eğer toparlamana yardım edebilirim. Sonra da mısır patlatırız ve belki film izleriz. Tabii sen istersen..."

Kaşlarımı çatarken, merakla ona baktım. Endişeli görünüyordu.

"Mi Young, bir sorun mu var?"

"Felix, sonra görüşelim."

"Ama neden? 2 haftadır görüşmüyoruz ve sen bana haber vermedin. Hatta senin döndüğünü bile arkadaşlarından öğrendim. Yoksa çiçekleri mi beğenmedin? Geçen ay gittiğimiz piknik yerindeki papatyalardan toplamıştım... yoksa sürpriz mi yapacaktın? Bozduysam özür-"

Konuşmamı kesen şey, içeriden gelen bir yabancının sesiydi.

"Mi Young, sevgilim. Mısırlar hazır, film seçmemişsin. Hey, kiminle konuşuyorsun?"

Adam, Mi Young'a sarılırken, Mi Young'un özür dilercesine bana baktığını gördüm.

"Bu kim? Senin için sipariş ettiğim papatyaları mı getirmiş? En sevdiğin çiçekler seni mutlu eder diye düşünmüştüm."

Elimdeki çiçekleri hızlıca ona vererek, bakışlarımı kaçırdım.

Yanındaki adam içeriye geçerken, ben ise hızlı adımlarla oradan uzaklaştım.

Mi Young üzgün bir sesle bana seslenirken, arkama bakmadan yürümeye devam ettim.

Aciz hissetmiştim. Ona karşı tamamen savunmasız gibiydim. Öyle çok seviyordum ki tek bir gözyaşı dökse affedebilecek kadar aşıktım.

Bu yüzden tek bir kelime edemeden, bana bunu yapmasının sebebini bile soramadan terk ettim orayı.

Gözyaşlarım yavaşça akmaya başlarken, kalbimde bu zamana kadar hissetmediğim bir acı hissettim.

Sanki kalbim bir cam gibi ufak parçalara ayrılmış ve parçalar vücudumu kanatıyormuş gibi hissediyordum.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Atlatamıyordum hiçbirini, beni ağlattığı her geceyi...

Bilgisayardaki oyuna baktım sinirle, kırıp dökmek istedim. Tüm emeklerim çöp olacaksa bile ona dair hiçbir şey kalmasın istedim.

Fakat bu sadece basit bir düşünceydi. Duygularımdan pişman olamıyordum.

Yaşadığım hiçbir şey pişmanlık hissi uyandırmıyordu. Beni ağlattığı geceler bile buna dahildi.

Benim evimde buluşup oyun oynardık her pazar günü, bir oyun yapmanın eğlenceli olacağını söylerdi sürekli.

Bu onun isteklerinden biriydi. O da oyunları çok severdi. Tıpkı benim gibi...

Oldukça fazla ortak noktamız vardı. Belki de bu yüzdendi ona fazla alışmış olmam.

İstediği grafik özellikleri, istediği karakter özellikleri, yetenekleri, türleri... hepsi için günlerimi vermiştim.

Onun verdiği acıyı bile sevebilecek kadar aşıktım ben.

O ise bunu çöpe atabilecek kadar acımasızdı.

Oluşturduğum oyun karakterinde gözlerimi gezdirdim. Tıpkı onun gibi görünüyordu.

Sarı saçlıydı, yeşil gözlüydü ve çillere sahipti. En sevdiği renk mavi, en sevdiği çiçekler ise papatyalardı.

Benden birkaç santim farkla uzundu. Elbise giymeyi daha çok sever, genel olarak güzel ve uzun saçlarını salar, rüzgarda dalgalanmasına izin verirdi.

Heyecanlandığında ayağını ritimle yere vurmaya başlar, dalgın olduğunda elini çenesinin altına koyarak etrafı izlerdi.

Her hareketini ezbere biliyordum.

Hellooooo beni seven sevdiklerim! Yeni bir bölüm ile karşınızdayım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hellooooo beni seven sevdiklerim! Yeni bir bölüm ile karşınızdayım.

Bölümü nasıl buldunuz?

İlk iki bölümde Felix'in şu anki yaşamını okuduk. Olaylar bir sonraki bölümle birlikte başlıyor :)

Sizleri seviyorum

Bayssss ❤❤❤

Game Over¹ 《 Lee Felix 》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin