-7-

139 14 7
                                    

Önceki bölüm sonu:

Yüzü mosmor olmuştu. Ve soğuktan değildi.

Elini göğsünün sol tarafına sıkıca bastırmış derin derin nefes almaya çalışıyordu. Onun göğsüne vurmuştum bu yüzden miydi?

Kalkıp yanına gidemeyecek kadar korkmuştum.

''Hanımefendi siz ne olduğunu gördünüz mü?''

Çok sert ittirmedin diye kendimi teselli etmeye çalışıyordum ama aslında Jungkook'a bir şey olur korkusuyla yanıp tutuşuyordum.

''Ambulansı arayalım.'' Polisler Jungkook'un etrafını sarıp onu gelen ambulansa bindirdiler. Bilinci çoktan kapanmıştı.

Jungkook'un buraya Jimin'le karşılaşmak için bilerek geldiğini düşünebiliyordum sadece. Jimin ona vursun, siniri geçsin ve onu affetsin istemişti.

Jungkook'un peşinden ambulansa bindim.

Giydiği tişörtü kesip ekg çekmek için göğsünü açtılar. Göğsünün tam ortasında dikişlerinin üzerinden çok da zaman geçmemiş bir ameliyat izi vardı.

''Beyefendi kalp hastası mı?''

Ben... Dedim içimden. Bilmiyorum...

7. Bölüm



Eve geleli çok uzun bir zaman olmamıştı. Yatağımda bir o yana bir bu yana dönüp durdum.

Jimin gelmemişti, aramamıştı. Eğer gelseydi de bu eve giremeyecekti zaten. Ona kesinlikle çok kızgındım. Bana böyle davranmaya hakkı yoktu özellikle de benim gibi onun için sürekli çabalayan birine.

Ve en önemlisi ben onun ablasıydım. Bana şiddet uygulamaya kalkışacak kadar gözü nasıl dönebilirdi?

Sonrasında ise Jungkook'un başına gelenler vardı. Belki de beni bu gece uyutmayan şey Jimin'in yaptıklarından ziyade Jungkook'u düşünmemdi ama bunu itiraf edemeyecek kadar korkuyordum.

Jungkook gözlerini açana kadar hastane koridorlarında bir sağa bir sola koşuşturmuş birilerinden Jungkook'un durumunu öğrenebilmek için kendimi parçalamıştım ama nafile. Tek yaptığım Jungkook'un uyanma haberini aldıktan sonra hastaneden ayrılmak ve eve gelmek olmuştu.

Başımın ağrısını dindirmem gerekiyordu ya da bir uyku ilacı almam, yoksa bu düşünceler ile bugün burada kafayı yiyecektim. Bu Bangtan'ın suçuydu. Evet, tamamen.

O veletler hayatıma girdikleri günden beri beni mahvetmişlerdi.

Kapı zili, yatağımda yatmış saatlerdir düşüncelerle boğuşan bedenimi korkuyla titretti.

Park Jimin gelmiş olabilir miydi? O kadar şeyden sonra hem de? Öz ablasını katil yapacak cesareti bulabildiyse gelirdi tabiki de. Ya da üyeler ona yürek de yedirmiş olabilirlerdi.

Söylene söylene yatağımdan kalktım ve yorganın altından çıkmanın verdiği soğuklukla ürperdim. Jimin özürler dahi dilese karşısında artık onun için her şeyi yapabilecek bir ablası yoktu.

Beni Jungkook'un karşısında nasıl savunmasız ve çaresiz bir duruma düşürdüğünü asla unutmayacaktım. Hatta bunun bedelini ona ödetmeyi bile öyle çok istiyordum ki...

Kapı deliğinden kontrol ettiğimde karşımdaki kişi Jungkook'tan başkası değildi.

Burnu ve dudakları soğuktan kıpkırmızı olmuş, ceketinin cebine soktuğu elleri ile sakince kapının önünde bekliyordu.

Hastaneden bu kadar çabuk çıkmasını beklemiyordum. Acaba kaçmış mıydı?

Bugün Jungkook'u 6 saat içinde 3. bir defa görmek istemiyordum ama aklımdaki sorular kapıyı açmam için beni zorluyordu.

The One Who Must Leave | JJK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin