15. Bölüm
Taehyung ve Jimin karşımda dikiliyordu ama neredeyse ikisini de tanıyamamıştım.
İkisi de yüzüme o kadar soğuk bakıyordu ki kelimeler boğazıma dizilmişti. Karşılarında elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemez hale gelmiştim.
Biz ne zaman bu hale gelmiştik, neden bu hale gelmiştik o an bunların hepsini unutmuştum.
Tek düşğndüğüm eskiden su sızmayan aramızın şimdi denizler, okyanuslar olduğuydu ve ben bu ana kadar bunu hiç fark edememiştim.
"Ben sizi yalnız bırakayım." dedi Taehyung.
Jiminin bunu istemediği açıkça belliydi yerinde kıpırdanıp "Gerek yok."dedi
"Konuşacak bir şeyimiz de yok zaten." dedikten sonra da onay istercesine gözlerime baktığında "Hayır var." dedim.
Omzunu silkip tek eliyle beni kolumdan ittirdi, motorun arkasına oturdu.
"Benim yok"
Hem suçlu hem de güçlüydü. Ne Jungkook'un ne de Jin'in dediği gibi pişmanlıkla kıvrandığını hatta benden özür dilemek için fırsat kolladığını düşünmüyordum.
Taehyung beni gördüğünde hiç memnun değildi ama garip olan kardeşim de beni gerçekten silmiş gibiydi.
Kendimden bu kadar çok nefret ettirecek, onlar için yıllardır yaptığım bunca şeyi unutturacak ne yapmıştım hiçbir fikrim yoktu.
"Ben senin ablanım Jimin. Ailemizin sana verdiği terbiyeye ne oldu?"
"Hadi Tae." dedi Jimin suratıma bile bakmadam "Bin de gidelim."
Sinirle "Park Jimin!" diye bağırdığımda, motor koltuğunun kenarından sarkıttığı ellerini sıkıca yumruk yaptı.
Sinirlenmişti ama ben daha da sinirliydim.
Normalde ikisini de orada bırakıp çekip giderdim ama onlara söylemek istediğim bir şey vardı.
Jungkook'un hastalığı.
Normalde bunu saklamamı istediği için hiç kimseye söylemeyecektim ama artık bunu bilmeleri gerekiyordu.
Onların da İçlerinde bir yerlerde kendilerine itiraf edemediği bir özlemleri olduğunu biliyordum.
Jungkook'u her şeye rağmen affetmek istediklerini, bu yüzden bir bahane aradıklarını ama bulamadıklarını biliyordum.
Özellikle Jimin, kalbindeki nefreti ve kızgınlığı bırakıp Jungkook'u affedebilirse hayatında düzene sokabilirdi.
Onun yıllardır neden toparlanamadığını Jungkook'u ne kadar özlediğimi suratına söyledikten sonra farletmiştim.
Jimin, Jungkook'a kızgınlığının acısını kendinden çıkarıyordu.
Kendine zarar verdikçe Jungkook'u cezalandırdığını düşünüyordu.
Onu daha da pişman etmek, daha da yıpratmak için kendini ateşlere atıp duruyordu.
Bunu artık daha iyi anlıyordum. Ve durdurmak istiyordum.
Bu yüzden Jungkook'un hasta olduğunu ve gitmesinin nedenini söylersem, onlar da benim gibi her şeyi bir kenara atıp yeniden bir araya gelebilirlerdi.
Motordan inip sıkıntı ile nefes verdi.
"Tamam o zaman." dedi dişlerinin arasından ve etrafına bakındındı.
"Şuradaki kafelerden birine geç otur ben geliyorum."
Emir verici ses tonu daha da sinirlenmeme sebep olmuştu ama belli etmedim. Tıpkı dediği gibi arkamızda bulunan kafelerden birine geçip oturdum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The One Who Must Leave | JJK
Fiksi PenggemarJungkook 3 sene sonra geri geldi ama eskiden olduğundan bambaşka biriydi. fluff, dark romantizm, lgbt ve yaş farkı içerir. 21 Ocak 2022 #Btssmut'ta #1 numara 24 Ocak 2022