Dört Karanın Yaradılış Destanı;
Gök Tanrı, zamanın öncesinde, yalnız başına, uçsuz bucaksız semalarda uçuyordu. Sonsuz yalnızlığından ve uçmaktan sıkılınca suyu yarattı ve suda yüzmeye başladı. Yüzyıllar sonra sonsuz kudretiyle yeni bir şey yaratmak istedi, kendine arkadaş olsun ama kendinden farklı da olsun diye düşünürken zihnindeki ışıktan Gök Ana meydana geldi. Gök Tanrı onu beğendi, kendine denk ve eş yaptı, güçlerinden ona verdi.
Gök Tanrıça sordu, 'Sular ve gökler senin, ya benim evim neresi olacak?'
Gök Tanrı böylece toprağı yarattı ve Gök Tanrıçanın evi, toprak oldu. O zamanlar sonsuz okyanusun üzerinde tek bir kara parçası vardı o da Tanrıçaya aitti. Gök Tanrı ve Gök Tanrıça birlikte yaratma oyunları oynuyordu. Önce perileri yarattılar, periler sular altına saklandı. Sonra dağları yarattılar, perilerin bazıları o dağlara kaçtı, periler çok utangaç olduğu için Tanrı ve Tanrıçayı yeterince eğlendirmiyordu. Bu kez hayvanları yarattılar, hayvanlarla milyon yıl kadar eğlendiler, onları yer değiştirdiler, çiftleştirdiler, üzerlerine göktaşı saldılar, volkan, deprem, sel derken felaketleri yarattılar.
En çok iki ayağı üzerinde yürüyebilen tüylü hayvanlarını izlemeyi seven Gök Tanrıça, Gök Tanrıdan bu türü iyileştirmesini istedi.
'Ona bizim ruhumuzdan üfle, bize benzesin.' dedi.
Böylece insan yaratıldığında Gök Tanrıça çok sevindi, ilk insanları evlat edindi, yüzyıllar hatta milyonlarca yıl boyunca onları kolladı, izledi, onları Gök Tanrının felaketlerinden korudu. İnsanlar da ona tapındı fakat zamanla asıl yaratıcılarını unuttular, bu duruma bozulan Gök Tanrı, kendisini hatırlatmak ve ışığıyla insanları cezbetmek için yere kanatlı bir insan suretinde indi. Bazı kadınlar ona derhal aşık oldular ve Tanrıdan çocukları oldu.
Gök Tanrıça böylece tarihin ilk ihanetine kendisi uğradı ve kadınları denize attı. Gök Tanrı o kadınlara başka topraklar yaratıp verdi oralarda farklı soylar yürüdü böylece diyar üzerinde kıtalar ve adalar oluştu.
İlk yaradılmış topraktaki yani Hantes kıtasındaki insanları, Gök Ananın gözyaşlarından doğan seller helak etti. O selden bir tek kadın, en yüksek dağın zirvesindeki mağaraya sığındı ve orada Tanrıdan dördüz oğlan doğurdu. Bu güç doğum sırasında ölmek üzereyken dört oğlanı bağışlaması için Gök Anneye yalvardı ve çocukların kanlarını ona adadı. Tanrıça adağı kabul etti, çocukları tek şartla evlat edindi, onları kör edip hafızalarını silerek mağaradan dışarı attı. Kör olmalarına karşılık onlara birer yakut nişanı hediye etti, Savaşçı, Şifacı, Gözcü ve Nişancı diye bilinecek olan bu dört oğlan, kör gözlerle selden arta kalan topraklarda ayrı yönlere yürüdü, kendilerine yurt aradılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇ MAKAMI - Tamamlandı
FantastikRüyada keskin, parlak, altından yapılmış güzel bir kılıç görmek; evlat, hak, adalet, menfaat, mal ve mülk, düşman üzerine zafer ve iktidar anlamına gelir. Zenginlik ve güçle tabir edilen iyi bir rüyadır. Herkes böyle bir rüyayla uyanmayı diler. O uy...