20.Bölüm

389 29 10
                                    

GÖZLERİMDEN YÜREĞİME
Yazan: FİLİZ ARSLAN
20.Bölüm

* Açılmaya mahkum bir kutudur sırlar. Hiçbir sır gizli kalmaz.

Her insan farklı şekilde imtihan ediliyordu. Ya sevdikleriyle ya mallarıyla ya da çok önem verdikleri hayalleriyle. Hangisini kaybetmek daha zor kimse bilemez. Belki de hepsiyle. Zamana göre değişir bu. İnsanoğlu işte. Gözünü bürüyen hırslarının kurbanı oluyordu. Tıpkı Seval Hanım gibi. Yaptığı şeyin ne kadar tehlikeli ve geri dönülmez bir hata olduğunun hala farkına varamamıştı. Karşındaki adam durumun ciddiyetini tüm gerçekçiliği ile anlatıyordu ama Seval Hanım plandaki boşluklara gözlerini kapatmıştı. Ona göre her şey yolundaydı. Biran önce gitmek istediğini belli eden sabırsız tavırları ile de karşısındaki adamı sinirlendiriyordu.

"Ya sabır!" diyerek bu işe ne diye karıştığını sorgulasa da artık yapacak bir şey yoktu. Aslında onun açısından bir sorun olmamasına rağmen yine de bu kadını uyarma ihtiyacı hissetmişti. Çünkü Yavuz Karahan'ın adamları ısrarla bu işi deşip duruyorlardı. Ucu kendisine dokunacaktı ama sıyrılması kolay olurdu. Ama bu aptal kadının sonu olacağı kesindi. Kendisine yüklü bir miktarda para önererek Yusuf Hancızadeoğlunu öldürmesini istemişti. İyi para teklif edilmişti ve adamları temiz bir şekilde işi halletmişlerdi ama sonunda birilerinin bu kadar merakla araştırma yapmasını beklemiyordu. Polis işe karışmamıştı. Hatta adamın ailesi bile her şeyi kabullenip bu işin peşini bırakmıştı ama Yavuz denen adam ısrarla burnunu sokup duruyordu. Ortada farklı planlar dönüyordu ama karışmak istemiyordu. Zaten bir iki aya kalmaz gidecekti bu şehirden. Son kez bu kadını uyarmak istemişti ama kadının umurunda değildi. Kafasında her şeyi bitirdiği belliydi. Aile hakkında biraz araştırma yaptığında işin miras olayından ileri gelmekte olduğunu anlamıştı. Seval hanım tüm mal varlığının kendi öz oğluna kalmasını istiyordu. Kadının gözünü para hırsı bürümüştü. Başka nedenlerde olabilirdi ama en mantıklı açıklaması buydu.
Henüz ellili yaşlarının başında olan adam geniş odasında maun masasına yaslanmış, gerekli açıklamayı bu kadına yaptığını düşünüyordu artık. Keskin bir dille onu uyarmaktan geride kalmadı üstelik.

" Bak hanım. Bu saatten sonra ne sen bizi tanırsın ne biz seni. Alacak verecek kalmadı. Bir daha kapımızda seni görmek istemeyiz. İşlerini yapacak başka adamlar bul. Paran bol nasıl olsa. Hadi uğurla ola." diyerek eliyle kapıyı göstermişti.
Seval Hanım cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadan çıktı kapıdan. Bu izbe yerde ne işi olduğunu tekrar sorguladı içinden. Adam arayınca bir şey olduğunu sanmıştı ama boş yere buraya kadar yorulduğunu anlaması uzun sürmedi. Bir sürü laf kalabalığı yaparak zamanını boşa harcamıştı. Her şeyi göze aldığının farkında değil miydi? Planı tıkır tıkır işliyordu. Kocası hiçbir şeyden şüphelenmemişti. Yusuf bir kazaya kurban gitmiş gibi görülüyordu. Şimdi tek sorun Nilüfer'in çocuğunun erkek olması idi. Bugün doktora gideceklerini öğrenmişti bakalım biricik torununun(!) cinsiyeti neydi? Bunu öğrendikten sonra son kozunu oynayacaktı. Birde oğluyla ilgilenmesi gerekiyordu. Yusuf hakkındaki gerçeği öğrendikten sonra Ali açıkça kendisine cephe almış durumdaydı. Her şeyi onun için yaptığının farkında değildi aptal çocuk. Kendisi yokluk içinde büyümüştü. Oğlunun kurtulmasını istiyordu sadece. Olayları akışına bırakırsa bazı şeylerin elinden kaçacağının farkındaydı. Ona göre sakat kocası planları için bir engel teşkil etmiyordu. Her şey istediği gibi gelişiyordu. Şans ondan yanaydı bu sefer. Bu fırsatı elinden kaçırmamak için her şeyi göze almıştı.
Buraya taksiyle gelmişti. Şehrin dışındaki bu depoya şoförüyle gelmesi aptallık olurdu. Hemen kendisini bekleyen taksiye atlayıp biran önce buradan uzaklaşmasını söyledi. Bir daha yolunun buralara düşeceğini sanmıyordu. Taksiciye de ağzını sıkı tutacak kadar kadar para vermişti. Meydana gelip taksiden indiğinde ikindi saatleri son demlerini yaşıyordu. Acıktığını hissediyordu. Her zaman gittiği restorana adımlarını yönlendirdi. Mini bir kutlama yapmanın kimseye zararı olmazdı. Eve biraz daha geç gidebilirdi. Nasıl olsa ona hesap soracak kimse yoktu. Çantasından telefonunu çıkartıp oğlunu aradı ve yanına gelmesini istedi. Onunla sıkı bir konuşma daha yapmasının zamanı gelmişti. Her zamanki masasına kurulup siparişini oğlu gelince birlikte vereceklerini söyledi. Ama içecek bir şeylere hayır demezdi doğrusu.
İçindeki mutluluk kalıbına dar geliyordu sanki. Dizginlemekte zorlansa da ketum maskesinin altına profesyonelce saklamıştı her zamanki gibi. Dakikalar akıp giderken kurduğu hayallerin haddi hesabı yoktu Seval Hanım'ın. İzlendiğinden bir haber kendi kurduğu dünyada hayalleriyle avunmaya devam etti. Bu mutluluğu çok uzun sürmeyecekti çünkü.

Gözlerimden YüreğimeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin