GÖZLERİMDEN YÜREĞİME
Yazan: FİLİZ ARSLAN
14.Bölüm
Gözlerindeki masumluk yüzüne yansımış güzel insan.
Bir akşam yemeğinde varlığınla beni şereflendirir misin?
Ali Hancızadeoğlu
“Yok artık!” diyerek elindeki küçük zarfı buruşturup sinirle tezgahtaki çöp kutusuna fırlattı genç kız. Daha kaç saat olmuştu tanışalı ve bu adam onu akşam yemeğine mi davet ediyordu? Buna tanışmak bile denemezdi. Adam toplantı sırasında küstahça ona doğru eğilip saçma sapan laflar etmişti. Az daha rezil oluyordu. Böyle resmi bir toplantıda herkesin ortasında böyle bir şey yaşamak sinirlerini bozmuştu. Ama oradan ayrıldığında çoktan unutmuştu bile. Pat diye kapısında beliren komşusunun elinde ki çiçekleri gördüğünde ise şaşırmıştı. Kendisine konduramayıp başkasının kapısına hem de ayaklarıyla iteklediği çiçeklerin kendisine ait olduğunu duyunca şaşkınlığı katlanarak büyümüştü.
Hem bu Ali denen adam adresini nereden biliyordu? Nasıl olmuştu da hemen bu kadar kısa bir sürede bulabilmişti ki? Kafasındaki soru işaretleriyle birlikte çiçekleri de çöp kutusuna yolladıktan sonra sıcak bir duş almak için odasının yolunu tuttu. Zaten kendi kendisine Yavuz diyerek çiçeklerin üstüne atladığı için çok kızgındı. Artık tüm ümidini kesmişken yine ona karşı böyle küçük bir şey için dahi olsa ümit beslemesi dilinin başka kalbinin başka söylediğinin en büyük kanıtıydı.
Hızlı hareketlerle üzerini çıkartıp kendisini duşun altına attığında kafasında çok farklı şeyler vardı. Günün tüm yorgunluğu, kiri, pası akan suyla birlikte kaybolup giderken kafası farklı düşüncelerin istilasına uğruyordu. En başta yurttan aldığı dosyanın içeriğini merak ediyordu. Acaba ailesi ile ilgili bir ipucu bulabilecek miydi? Sonra staj süresi dolmak üzereydi. İyi bir iş bulup, hayatını kimseye muhtaç olmadan sürdürebilecek miydi? Düşündükçe kafası patlayacak gibi oluyordu. Yaşıtları gezip eğlenirken kendisi hayatın curcunasında yitip gidiyordu. Erkan yaşta geçim derdine düşmesi onu hem bedenen hem de ruhen çok yoruyordu. Eğer ailesini bulabilirse onlara esaslı bir ders verecekti. Yiten yıllarının bir telafisi olmayacaktı ama onların pişmanlıklarını görmek ve hesap sorabilmek bir nebze de olsa kendisine iyi hissettirecekti.
Duştan çıktığında bornozunu giyip buhardan görünmez olan aynanın yüzünü eliyle sildi. Sıcak sudan ve ovalanmaktan kızaran bedenine cilt yumuşatıcı kremini sürdükten sonra çıktı banyodan. Akşam olmuş ve güneş yerini parıldayan yusyuvarlak aya bırakmıştı.
Tekrar mutfağa gidip ocağa çay suyu koydu. Midesinden gelen hararetli sesler onlara acıktığının sinyallerini veriyordu. Buzdolabını açıp şöyle bir göz gezdirdiğinde yiyecek hiçbir şeyin kalmadığını fark etti. Esaslı bir market alışverişine çıkması gerekliydi ama koşuşturmaktan bir türlü fırsat bulamamıştı. Alt rafta kendisine gülümseyen yarım sucuğu gördüğünde sevinçle uzanıp aldı. Hangi tarihten kaldığı belli olmayan sucuğu tavaya atıp üzerine bir de yumurta kırarak afiyetle yedi. En son demlenmiş çayını da eline alarak oturma odasına geçti. Merakla beklenen an gelmişti sonunda. Televizyonun önündeki masayı boşaltıp çantasından çıkardığı dosyayı büyük bir özenle açtı ve içindeki kağıtları düzenli bir şekilde dizdi. Kendisinin yurda ilk geldiği günden beri olan her şey kayıt edilmişti. Hastalıkları, aldığı dersler, yurtta katıldığı etkinlikler, gelen ziyaretçileri ve ona getirilen eşyalar.
Böyle düzgün kayıt tutulmasına hem şaşırmış hem de sevinmişti. Kendisine ziyarete gelenler olarak sadece koruyucu ailelerin ismi vardı. Onun dışında akraba olarak kimse yoktu. Ama belli bir yaşa kadar onun adına yurda belirli miktarda para bırakıldığını gördü. Ne bir isim vardı ne de bir adres. Kişinin isteğine göre yardım sırasında adının belirtilmemesi gibi bir durum mevcuttu. Bu kişi herhangi bir hayırsever biri olabilirdi ama Duygu’nun içine bunun kendisiyle alakalı olduğu doğuyordu. Çünkü genç kız beş yaşına geldiğinde bu yardımlar kesilmiş ve kayıtlar bu yüzden kapanmış olarak görünüyordu. Her kimse onu bir daha görmeye gelmemişti anlaşılan. İlk kayıtlara baktığında birkaç isimle karşılaştı ve hemen yanındaki kağıda not aldı. Adliyede çalışan arkadaşı sayesinde bu kişilerin sicil kaydına kolaylıkla ulaşabilirdi. Emniyette birkaç tanıdığı vardı ve bu işleri hep kolaylıkla halledilmişti. Yurtta yetiştiği için kendisi gibi birkaç azimli arkadaşı ile iletişimini hiç koparmamıştı ve şimdi sağ olsunlar her başı sıkıştığında yetişiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerimden Yüreğime
Fiksi UmumRotasını bulamamış bir gönül işiydi onlarınkisi.Sevmişlerdi sevilmişlerdi.Nerde hata yapmışlardı da cehennemden bir bahçeye dönmüştü cennetlik hayatları? Sadece birbirlerine fazla güvenmişlerdi o kadar. Nilüfer ile Yusuf'un hikayesine hoşgeldiniz! ©...