16.Bölüm

439 40 14
                                    

                                GÖZLERİMDEN YÜREĞİME

Yazan: FİLİZ ARSLAN

16.Bölüm

Bazen yok oluş her şeyin ilacıdır. Bitip tükenmeyen acıların, insanları mahveden hırsların, benliği yakıp kavuran bilinmezliklerin tek çaresi olur yok oluş. Sen gidersin ve her şey biter. Seninle beraber toprağa gömülür tüm ıstıraplar. Bin bir zorlukla üstesinden gelip kazandığın her şey yıldırım hızıyla yok olur gözlerinin önünden.

Ölüyorsundur şimdi. Aklına gelen sadece bu dünyada hiçte iyi bir şekilde yaşamadığındır. Kaç kere sokaktaki bir yavru kediye süt vermişsin? Kaç kere bir yetimin başını içtenlikle okşamışsın ya da en basitinden kendin için ne yapmışsın?

Evet kendin için ne yaptın? Belki de cevaplanması en zor olan sorulardan biri. Duygu yattığı yerde bunları düşünüyordu. Sahi kendisi için ne yapmıştı?

Hiçbir şey!

Bir sıfır mağlup başladığı şu hayatta kendisi için hiçbir şey yapmamıştı. Birgün aynaya bakıp “Nasılsın Duygu?” diyememişti. Şimdi ise tüm pişmanlıklarını yanına alarak çekip gidiyordu bu kahpe dünyadan. Gözünü boyayıp gerçekleri kendisine göstermediği için lanetler ediyordu ona. Sahteliğine kanıp kendisini harap ettiği için bin pişmandı şu an. Ama artık bu pişmanlığın bir faydası yoktu. Gidiyordu eli koynunda kara kaderini yazan mevlasına kavuşuyordu.

Gözlerinin önünde beliren annesinin hayalini gördüğünde bir huzur buldu yüreğinde. Demek ki orada yalnız olmayacaktı. Karşısında kendisine gülümseyen kadın yıllarca hayallerinde oluşturduğu annesinin ta kendisiydi ama ona nedense hiç sıcak davranmıyordu. Bir gülümsemenin ardından yüzü karanlıklara gömülmüştü. Gittikçe uzaklaşan bir hayaleti andırıyordu şimdi. Ardından bir sis bulutunun içinde kayboluverdi. Zaten o gittikten sonra genç kız da bilincini tamamiyle yitirmişti.

Yavuz odaya girdiğinde onu öylece cansız bir şekilde gördüğünde eli yağına dolaştı. Kapı pervazına elini dayayıp kararan gözlerini açıp kapayarak gördüğünün gerçek olmaması için dualar ediyordu içinden.

Dolaşan ayaklarının izin verdiği müddetçe ona doğru yürüyüp başucuna geldi. Bu içinde hissettiği şeyi anlamlandıramıyordu genç adam. Kaygı, korku, şok, heyecan…

Tam olarak hiç biri değildi. Sonra farkettiğinde ise hepsinin bir karışımı olduğunu anladı.

Kendisine de kızıyordu. Telefon ettiğinde bir şeylerin ters gittiğini anlayıp hemen gelmeliydi. Lanet telefonunu oturma odasında bırakmamalıydı. Hepsi onun suçuydu ve şimdi onun yüzünden Duygu gözlerinin önünde ölüyordu. Eğer Duygu’ya bir şey olursa vicdanın sesinden ömür boyu kurtulamayacağını biliyordu genç adam.

Yavuz kendisiyle birlikte verdiği iç hesaplaşmadan yanına gelen kapıcının sesiyle birlikte sıyrıldı. Cansız yatan kızı kucakladığı gibi kaldırdı koltuktan. Kapıcıya evi kilitlemesini söyleyip aşağıya indi. Asansör olmamasına bin bir küfür ederken Duygu’nun çoktan ölmüş olabileceği gerçeği tüm benliğinin korkuyla dolmasına sebep oldu. Arabasının arka koltuğuna Duygu’yu bırakıp elini boynuna götürdü. Nabız alabildiğinde ise içi biraz olsun ferahlamıştı. Genç kızı rahat bir pozisyonda bırakıp ön koltuğa geçti ve gaza bastı. Hiçbir trafik kuralına uymuyordu şuan. Arada durup kalkan arabaların arasından ustaca manevralarla sıyrılıp yoluna devam ediyordu. Az ileride yanacak olan kırmızı ışığı saniyeler kadar bir farkla geçmişti. Aşırı hızından dolayı poliste peşine takılmıştı şimdi. Siren çalıyor ve plakasını anons edip sağa çekmesi için uyarıyorlardı ama Yavuz’un hiçbirini duyacak hali yoktu.

Gözlerimden YüreğimeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin