Annesi yeni doğmuş kardeşi ile ayrı bir odada yataken o da diğer üç kardeşi ve babası ile başka bir odada yatıyordu. Hepsinin tam ortasındaydı. Sabahın altısında kalkacağanını bilerek günün yorgunluğunu düşünmemeye çalışıyordu. Ailenin tamamı kalkacak, bir kısmı hayvanlarla ilgilenirken diğerleri de tarlaya gidecekti. Gözlerini kapattı. Ondan üç yaş küçük kardeşi hemen yanıbaşında uyuyordu. Onun minik hırıltılarını dinlerden uyuya kaldı.
Karanlık.. Tek gördüğü karanlıktı. Rüyaya dair hiçbir şey yoktu.
«Fatma.»
Sesi duyduğunda gözlerini aniden açtı.
«Fatma uyan kızım.»
Annesiydi. Çoktan sabah olmuştu, büyük bir iç çekti ve annesinin gözlerine baktı. O odadan çıkarken Fatma da yavaş yavaş yerinden kalktı. Merdivenlerden aşağıya indi, tüm ailesi yer sofrasındaydı. Evde yaptıkları kocaman bir tereyağı sofranın ortasındaydı, zeytin, peynir ve salça hemen tereyağının yanıbaşına konulmuştu. Babası ekmeği elleri ile bölerek teker teker hepsine dağıttı. Herkes aynı anda yemeye başladığı sırada Fatma bir gariplik olduğunu farketti. Annesinin doğum yaptığı odadaydılar. Daha önce hiç burada yememişlerdi. Halbu ki o oda üst kattaydı.
Ekmeği ağzına götürecekken gözünün ucuyla koridordaki şeye baktı. Ona direkt bakmasa da bir karartının orada olduğundan emindi. Biraz durduktan sonra kafasını aniden koridora doğru çevirdi. Orada hiç kimse yoktu. Kafasını tekrar önüne çevirdiğinde ağzındaki lokmayı çiğnemeyi bıraktı. Gözlerini annesinin arkasındaki şeye doğru dikti.
Yaşlı bir kadın tam annesinin arkasındaydı, elinde ise yeni doğmuş kardeşi vardı. Yaşlı kadın ayakta dikiliyor ve Fatma'nın gözlerinin içine bakıyordu. Birden bebeği sallamaya başladı. Bebek ne ağlıyor ne hareket ediyordu. Dikkatle bakmaya başladığında farketti.. Kadının kollarındaki kardeşi ölüydü..
Fatma buz kesti. Kadın onun gözlerine bakmaya devam ederken yüzü çirkinleşmeye başladı. Bembeyaz teni siyahlaştı, tırnakları uzadı ve dudakları yukarı doğru çekildi. En son gözleri kaybolduğunda bebeği kollarından yere bıraktı.
Diğerleri sanki hiçbir şey olmamış gibi kahvaltısını yaparken babasının sesi ile kafasını sağına çevirdi. Bir incir.. Babası ona bir incir uzattı. Ellerindeki inciri alırken teşekkür etmek için babasının yüzüne baktı ki boğazının kesilmiş olduğunu gördü..
Gözleri kocaman açıldı. Konuşmaya çalışsa da konuşamıyordu. Hızla gözlerini yaşlı kadına çevirdi.
«Bism.. de..»
Konuşamıyordu. Yerdeki kardeşi ağlamaya başladığı sırada kadın onun üstüne doğru atladı.
«Fatma!»
Gözlerini açtı. Kan ter içinde kalmıştı. Annesini gördüğü anda ağlamaya başladı.
«Kızım n'oldu? Uyanmıyorsun bir türlü.»
Fatma ağlamaya devam ederken annesine sarıldı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
«Kızım ne oldu anlatasana.»
Şoka girmiş gibiydi. Annesi saçlarını okşadı ve onu koynuna bastırdı.
«Hadi kahvaltı yap, hayvanlara bakcaz sonra tarlaya gitcez, hadi kızım.»
Annesi onu bıraktı ve odadan çıktı. Fatma gözyaşlarını silmeye başladı. Yattığı yerden kalkarak aşağıya indi, başı ağrıyordu. Odaya girdiğinde tıpkı rüyasındaki gibi bir sofra gördü. Donup kaldığında bir gariplik olduğunu anlayan babasıydı.
«Fatma, gel kızım.»
Yavaşça içeri girdi, gözleri hep annesinin arkasındaydı. Tıpkı ürkek bir hayvan gibi hareket ediyor ve en ufak gariplikte koşarak kaçacakmış gibi davranıyordu. Babası aniden onu kendine doğru çekti ve yanına oturttu.
«Kızım anlat bakalım ne oldu? Neden korktun sen? Dün anneni öyle görünce mi korktun? Bak iyi annen kızım, maşallahı var.»
Babasının yüzüne bir süre baktıktan sonra ağlamaya başladı. Hıçkırıklarının arasında bir kaç kelimeyi doğru tellaffuz edebilmişti ki annesi ne olduğunu hemen anladı.
«Dün gece kapı çaldı. Kadının biri geldi, hep Fatma'nın ismini bağırdı kapıda. Destur demeden açma dedim ama ne oldu anlamadım ki. Sen gördün mü birilerini?»
«Yok, Fatma da sordu aynısını. Kimsecikler yoktu.»
«Tövbeler olsun. Gece gece bişeylere mi kardı bu çocuk?»
«Ne bileyim. Götürürüz bi hocaya.»
Kahvaltılarını yapmaya devam ettiler. Fatma'nın iştahı pek yoktu. Sofrayı toparladıktan sonra annesi sırtında yeni doğmuş kardeşi ile birlikte diğerlerini de alarak tarlaya doğru gitti. Babası ise Fatma ile kalarak ahırdaki hayvanlara yardım edecekti. Evlerinin hemen üst tarafındaki ahıra gittiler. Babası kapıyı açarak önden girdi. Üç tane inek, bir tane boğa tam karşısındaydı. Yük eşekleri ise ileride sol tarafta bir iple bağlanmış bekliyordu.
Babası hayvanların yemini kararken Fatma'da bir kova ile hayvanların sularını doldurmaya başladı. İneklerin ve boğanın suyunu verdikten sonra sıra eşeğe geldi. Tekrar suyu doldurdu. Eşeğe doğru yaklaşırken tekrar bir gariplik hissetti. Eşekleri ondan ölesiye korkuyordu..
Gözleri kocaman açıldı, ipini gerdi ve Fatma ona doğru her adım attığında bir adım geri gitmeye başladı. Tamamen dibine geldiğinde ise acı içinde kişnemeye başladı. Olduğu yerde zıplarken aniden ipi kopardı. Fatma bir kaç adım geri gitmişti ki bu sefer inekler ve boğa da dellenmişti. Tam arkasındaki tahtanın kırılma sesi geldi.. Boğayı olduğu yerde tutan tek şey kilit görevini gören bir tahtaydı. Kapısı yavaşça açıldı, boğa çılgına dönmüştü. Önce boynuzları çıktı olduğu yerden, sonra da gövdesi. Koşarak Fatma'nın üstüne doğru gelmeye başladı. Boynuzları onu ikiye bölecek kadar büyüktü. Tam onu süsecekti ki babası son anda Fatma'yı geri çekti. Fatma ve babası yerdeyken boğanın hedefi yük eşekleri olmuştu. Yattıkları yerden boğanın onu nasıl öldürdüğünü izlemekten başka bir şey yapamadılar. Karnını tamamen yarmış ve bağırsaklarını yere dökmüştü. Babası Fatma'yı hızla ahırdan dışarı çıkardı ve ahırın kapısını kapattı.
«Git annenleri çağır çabuk gelsinler!»
Fatma koşarak oradan ayrıldı. Ev ve tarla arasında neredeyse iki kilometre vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NURHAYAT
HorrorHemşirelik mezunu Gamze'nin yaşlı bir kadına bakıcılık yapmak için işi kabul etmesi ile kabus başlar.