İyi haftalar💙 Keyifli okumalar💖
Barış son bir haftasını oldukça keyifsiz geçirmişti. Hayatı tatsız tuzsuz yapılan yavan yemeklere benziyordu. Barış yalnızca nefes alarak hayatta kalıyor, hayatından zerre keyif almıyordu. Çok değil, birkaç hafta önce Bahar'la yaptığı neşeli sohbetler, kuzenleri Umut ve Utku'nun tatlı çekişmeleri, üniversite arkadaşlarıyla buluşmaları ona iyi gelirdi. Şimdiyse... Hala bunları yapabiliyor ancak tadını çıkaramıyordu. Ada ile son karşılaşmaları ve onun içini acıtan sözleri aklında yankılanmaya devam ederken başka hiçbir şeye odaklanamıyordu.
Merak etme öyleyse. Biz arkadaş bile değiliz, birbirimize karşı böyle sorumluluklarımız yok!
Ada haklıydı ancak bilmediği bir şey vardı. Barış onun hayatında neler olduğunu öğrenmek için yanıp tutuşuyor, Ada'nın nasıl olduğunu merak etmeden duramıyordu. Barış, Ada'yı daha yakından tanımak ve onun hayatının bir köşesine ilişebilmek için her şeyi yapmaya razıydı ancak genç kadının sözleri arkadaş olabilmeleri için adım atmasına mani oluyordu. Tam bir haftadır Ada'nın veteriner kliniğini gören bir köşeye arabasını park ediyor ancak bir türlü Ada'nın yanına gidecek cesareti gösteremiyordu. Ona ne olmuştu? Barış cesur ve mantıklı bir adamdı, gerçeklerle ve insanlarla yüzleşmekten kaçmazdı. Belki de öyle biri değildi. Yalnızca kendisini öyle zannediyordu çünkü bu ara annesi Melda'dan ve Ceyda'dan köşe bucak kaçıyordu. Şimdi de Ada'nın karşısına çıkıp neden arkadaş olamadıklarını sormak yerine gazı kökleyip kaçmak istiyordu.
Oysa kalbi kalmasını buyuruyordu.
Kalbine koşulsuz şartsız teslim olmaya alışık olmayan bir adam için kalbine itaat etmek kolay olmuyordu elbette. Barış hisleri ve mantığı arasında kalmış gibi hissetse de farkında olmadan kalbinin boyunduruğu altına çoktan girmişti. Yoksa tam bir hafta boyunca her akşam Ada'yı birkaç saniye bile olsa görebilmek için arabasının içerisindeki bekleyişi mantıklı bir insanın yapacağı bir iş miydi? Değildi, bunu biliyordu ve kendine engel olamıyordu. Bu savaşın galibi çoktan kalbi olmuştu, Barış Ada'yı gördükten sonra mantığı ile savaşmaya tenezzül bile etmeden aşık olduğunu kabul etmişti.
Keyifsiz geçen haftanın son gününde Barış'ın telefonu çaldı. Arayan üniversitedeyken hazırlık sınıfında tanıştığı arkadaşlarından biri olan Yiğit'ti. Barış, Türkiye'de yalnızca hazırlığı okuduktan sonra İngiltere'ye gitmiş olmasına rağmen Yiğit ve birkaç arkadaşıyla daha iletişimini koparmamıştı. Üç erkek ve bir kadından oluşan grupla çok sık olmasa da onlarla bazı akşamlar buluşup sohbet ediyorlardı.
"Bu akşam her zamanki mekanda rakı balık yapalım diyoruz Barış. Ne dersin?" diye sordu Yiğit. "Herkes çok dertli ve ben Mert'le Murat'a ayık kafayla tahammül edemiyorum."
Barış'ın da kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı. Konuşmayı fazla uzatmadan "Bir saate kadar yanınızda olurum." diyerek telefonu kapattı çünkü saat yedi olmuştu, Ada'nın klinikten ayrılma zamanıydı. Bu bir hafta içinde Barış'ın Ada hakkında öğrendiği bir gerçek vardı. Genç kadının dakikliği. Ada, her akşam yediyi bir dakika bile geçirmeden klinikten ayrılıyordu. Sonra da elindeki küçük bir poşetin içerisinden çıkardığı ekmek parçalarını kliniğin hemen karşısındaki boş arsaya döküyordu. Sokak hayvanlarını beslemek Ada'nın günlük rutinlerinden biriydi. Barış, Ada'nın attığı ekmek parçalarını yemeye gelen güvercinleri ve serçeleri izlerken yüzünde oluşan huzurlu ifadeyi seyretmekten mutluluk duyuyordu. Ada'yı özgürce izleyebildiği bu birkaç dakika, ona yaklaşamadığından içine düştüğünü hissettiği umutsuzluk çölünde rastladığı bir vahaydı.
Ada kaskını geçirip motoruna atladığında Barış da gitmesi gerektiğini anlayarak arkadaşlarının yanına doğru yola çıktı.
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Yıldızı
RomanceHayatta size biçilen rolü beğenmediğinizde ne yapabilirsiniz? Ada, bugünlerde tam da böyle düşünüyordu. Hayatın ve ailesinin kendisine biçtiği rolü oldum olası hiç sevememişti. Olmadığı birisi gibi davranmak istemiyordu. Ada'nın yaşamakta olduğu bu...