"Choi Ji Su."
- 🤡 -
"Bir dakika.. Şaka yapıyorsun değil mi?" Jisung oturduğu yerden kalkarken konuştu. Minho buna karşılık ifadesini bozmadan yanıtladı. "Hayır. Sevgilisi, ailesi ve arkadaşı olmayan birini seçmemi istedi, ben de onu seçtim. Üstelik asılsız dedikodular yaydığını kendin söyledin."
"Bil diye söyledim. Ölmesini istediğimden değil." Jisung tekrar hafif yüksek ses tonuyla konuşunca Minho'da aynı şekilde sesini yükselterek konuştu. "Ölüp yaşaması umrumda değil Jisung. Sen umrumdasın. Eğer yüzünü düşürmene sebep oluyorsa zaten onu kovmaktan çekinmeyecektim. Bırakalım da ölen o olsun."
"Kendin söyledin. Ne ailesi, ne sevgilisi, ne de arkadaşı var. Hayatı da mı olmasın?" Bir kenardan Felix masumca konuşunca Hyunjin ifadesiz suratıyla ekledi. "Hiç bir şeyi olmadığından sessizce yaşaması gereken insanlar yine de varlıklı olanlara zorluk çıkarıyorsa ölmeyi hakediyorlardır."
Onun dedikleri diğerleri için bir anlam ifade etmiyordu. Ancak Felix anlamıştı nasıl derin bir anlam içerdiğini. Seungmin'de anlamıştı. Arkadaşının özellikle kendi hayatından verdiği örneği yalnızca kendi anladığından da onun adına üzülüyordu. Bir başkası için ağzından dökülenler ifade etmiyordu çünkü.
Bir süre giden sessizliği tekrar Minho bozdu. "Haklı. Ben dediği kriterlere uyan birini buldum. Başka kimsesiz yok şirkette. Yine de son karar senin."
Herkes gözünü Hyunjin'e merakla çevirirken Hyunjin telefona bir süre daha baktı ve ayağa kalkarken konuştu. "Choi Ji Su'yu öldürüyoruz."
Seungmin kapıyı açtı ve konuşmadan 'gidelim' anlamında başını yana eğerek ilerledi. Hyunjin'de kapıya yöneldi ve arkasına dönüp son bir kez tedirgince bekleyen Felix'e baktı.
Hiç bir şey söylemiyorlardı ancak çok fazla şey söylemek istiyor gibi görünüyorlardı. Aralarındaki bir kaç metredeki 7 yıllık hasreti Minho bile görebiliyordu.
Felix tedirgin görünüyordu ve onun tedirginliğinden dolayı da Jisung endişeleniyordu. Hyunjin'in bu şekilde gitmesi ikisini de strese sokacak gibi görünüyordu. Bunu farkeden Minho şuan hem Felix hem de sevgilisi için en son isteyeceği şeyin stres olduğunu biliyordu. "Ben de geliyorum." dedi ve kapıya yöneldi.
"Buna gerek yok." Dedi Seungmin. Minho ise ceketini giyerken konuştu. "Cinayete yardım etmeyeceğim. Ancak böyle giderseniz Felix strese girecek. En azından orada olup bir terslik çıkarsa yardım edebilirim."
Bu fikir Hyunjin'in aklına yatmıştı. "Peki öyleyse." Dedi. Seungmin ise buna karşılık ilk önce bir anahtar verdi eline sonra ise eldivenleri uzatıp takıp dışarı çıkmasını söyledi.
Minho dışarı çıktı ancak etrafta kendi arabasından başka bir araba yoktu. Etrafta gözünü gezdirirken Seungmin'de dışarı çıkmış Hyunjin'i bekliyordu.
Hyunjin tam çıkacakken son bir kez Felix'e baktı ve yanına doğru hızlı adımlarla yürüyüp belini tek eliyle kavradı ve kendine doğru çekerken dudaklarına eğilip bir kere sertçe emdi. Ardından nefesini hissettiği mesafede "döneceğim." Diye fısıldadı ve kapıya yönelip hızla çıktı evden.
İkiliyi endişeleriyle evde baş başa bıraktıktan sonra evin arkasındaki ormana doğru ilerlediler. Gölün kenarına kadar yürüdükten sonra Hyunjin Minho'nun eline kullan-at bir telefon verdi. Ev adresini aldıktan sonra konuştu. "Adrese git bu arabayla ve dikkat çekmeyen bir yere park edip arabadan sakın çıkma ve yüzünü gizlediğinden de emin ol. Ben motorla geleceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clown / Hyunlix
Fanfic"Kaçındığınız şeye dönüşürsünüz, nefret ettiğiniz şeyi de ölümüne seversiniz bir gün." ~milly