Roseanne;
Rahatsızca yattığım yerden doğrulduğumda saat gece yarısını çoktan geçmişti. Lisa sessiz bir şekilde uyurken ayağa kalkarak açılmış üzerine yorganı çektim ve yatağıma geri oturdum. Kafamı pencereye çevirerek ay ışığının aydınlattığı çiftlik bahçesini ince tülün ardından izlemeye başladım.
Uyuyamıyordum. İçimde garip bir his vardı, boynuma dolanıp beni rahatsız eden, düşüncelerin içinden kutulamamama sebep olan türden. Üstelik bu his, askerlerin pazar yerinde kasalarımızı araması ve ardından gelişen olaylardan sonra peşimi bırakmamıştı.
Derin bir nefes aldım. Kendimi rahatlatamayacağımı biliyordum. Gerçekçi bir insandım, birşeyler olacağına emindim. Ancak ne zaman olur bilemiyordum. Kolarımı birbirine dolayarak yatak başlığına yaslanmaya devam ederken, bahçenin dışında uzaktan görünen bir hareketlilik dikkatimi çekti. Kaşlarımı çatarak gözlerimi kıstım. Uzaktan belli olmasada buraya doğru yaklaştıkları belliydi.
Korkuyla yattığım yerden doğrularak ayağa kalkacağımda, zaten gergin olan bedenim yüzünden kolum sehpanın üzerindeki yarısına kadar su dolu bardağa çarparak gürültüyle yere düşerek kırılmasına sebep oldu. Lisa korkuyla doğrulduğunda pencereye ulaşarak çoktan dışarıyı izlemeye başlamıştım.
"Ne oluyor Rose?" Ayağa kalkarak hızla yanıma ulaştı. Kızıl saçları dalgalanarak omzundan dökülürken korkulu gözlerle kolumu tuttu. "İyi misin, birşey söyle!"
"Buraya doğru birileri geliyor." Yanıma yaklaşmasını sağlayarak dışarıyı işaret ettim. Eğilerek pencereye yaklaştığında gözleri büyüdü. "Tanrım bunlar da kim böyle?" Garip bir şekilde dört kişilik grup, atlarının üzerinde hızlı hareket etmelerine rağmen yükses ses çıkarmıyorlardı.
"Ne yapacağız?" Lisa geri çekilerek kolumdan tuttu ve benim de çekilmemi sağladı. "Bilmiyorum, ama buraya geldikleri belli." Uzanarak kalın hırkamı üzerime geçirdim.
"Bayan Jung'a haber verelim, ne yapacağımızı bilmiyorum." Kapıya doğru yöneldiğimde Lisa da hızla ceketini alarak arkamdan gelmeye başladı. Merdivenleri hızla inerek Bayan Jung'un odasına yaklaştığımızda kapıyı hızla araladım. Ancak karşılaştığımız boşluk aklımızın yerine gelmesini sağladı.
"Bayan Jung bugün hasta olan arkadaşında kalmaya gitmişti değil mi?" Kafamı sallayarak onu onayladığımda yaklaşan atların seslerini daha çok işitmeye başlamıştık. Ön tarafa bakan pencerenin perdesini hafifçe aralayarak dışarı baktım. "Yaklaşmışlar."
"Saklanmalıyız." Lisa kolumu tutarak mutfağa yöneldi. "Kapıya bakmazsak evde olmadığımızı düşünürler." Ardından mutfak çekmecesini açarak demir döküm tavalardan birini elime tutuşturdu. Kendide büyük bir bıçak alarak mutfağa yakın olan bodrumu işaret etti. "Boduma saklanalım." Kafamı sallayarak ona onay verdiğimde, kapı beklediğimizin aksine sakince tıklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill the queen | Rosekook
FanfictionGökyüzüne salıncak kurdum, sonra yıldızlara dokundum parmak uçlarımda. Gün güneşten öncedir, kraliçe ise hepsinden önce. Rosékook AU Düzyazı