Uykumun pek de derin olmayan vakitlerinde titreyerek yerimde doğruldum. Hayır, hasta değildim, sadece son zamandaki yaşanmışlıkların ve hayat değişiminin bende bıraktığı duygusal hasarın sonucuydu. Huyumdu, hiçbir şeyden şikayet etmez, olaylardan en az hasarla kurtulmaya çabalardım.
Yattığım yerden doğruldum. Kral katillerinin ölümünden beri içimdeki sıkıntı daha da büyümüştü sanki, keşke görmeseydim diye düşündüm, keşke şahit olmasaydım böyle bir şeye. Akıl sağlığımı korumakta zorlanıyordum.
Beynimin böyle korkunç ayrıntılarla dolu olmamasını dilerdim. Sadece ayakkabılar ve elbiselerle ilgilenen, tek derdi güzel görünmek ve pahalı mücevherlerle kendini süslemek olan bir kadın olmayı dilerdim.
Ayağa kalktım. Odada yalnızdım, kapının önünde iki askerin nöbet tuttuğunu biliyordum. Odanın belirli yerlerinde bulunan mumlar sönmüştü. Ay ışığı cam pencereden odayı rahat bir şekilde aydınlatabiliyordu. Banyoya doğru adımladım. Kapıyı aralık bıraktım ancak ışığı yakmadım. Elimi yüzümü yıkayarak kenarda duran yumuşak havluyu kavrayarak kuruladım. Tam havluyu geri yerine bırakacağımda, aralık banyo kapısından odanın kapısının aralandığını fark ettim.
Kimse kapıyı tıklamadan odaya giremezdi. Hiç kimse.
Biraz geri çekilerek siyah bir sülietin yavaşça içeri girişini izledim. Vücudu tamamen kapalı olsa gözleri açıktı. Boyu çok uzun değildi, hatta sanki benden kısa gibiydi. Gözlerimi banyoda dolaştırdım. Çekmeceyi yavaşça aralayarak içine baktım. Uzun ince kenarlı bir makası gözüme kestirerek sıkıca elimde kavradım.
Silüet odanın içine iyice girdiğinde ne kadar sakin olduğuma şaşırdım. Uyandığımda endişeden bayılmak üzereydim ancak şimdi üzerimde garip bir dinginlik vardı. Sakin olmalıydım. Kaçmasına izin vermemeliydim.
Yatağa oldukça yakındı ve arkası bana dönüktü. Yavaş adımlarla arkasına yaklaştım. Tam örtüyü kaldıracağında nefes kadar ardındaydım. Kabarık örtüyü kaldırmaya başladı, içinde olduğumu düşünüyordu. Örtüyü tamamen kaldırdığında gördüğü boşlukla ardını dönecekken kolumla boynunu sıkıca kavrayak geriye doğru çektim.
"KİMSİN SEN!"
Bağırdığımda ellerini koluma atarak kurtulmaya çabaladı. Pantolunun kenarında hançer asılıydı. Onu çıkartmayı akıl edememesi iyi olmuştu. Kolumu biraz daha sıkılaştırdım. Nefes almakta zorluk çektiğini anlayabiliyordum.
"ASKERLER!" Bağlığım odada ve koridorda yankılandı. "KİMSE YOK MU? UYANIN NEREDESİNİZ?"
Debelenmeye devam eden maskeli bacaklarını hareket ettirdi ve yere düştük. Hala boğazını kolumdan kurtarmaya çalışıyordu. Koridorda gürültü meydan geldi ve şiddetli ayak seslerinin buraya yaklaştığını hissettim. Debelenirken kolumu gevşetmesine izin vermeyerek diğer kolumla vücudunu tuttum. Ancak bu şaşırmama neden oldu çünkü bir kadındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill the queen | Rosekook
FanfictionGökyüzüne salıncak kurdum, sonra yıldızlara dokundum parmak uçlarımda. Gün güneşten öncedir, kraliçe ise hepsinden önce. Rosékook AU Düzyazı