"Mohenjo- Daro'ya vardık sayılır, birazdan şehir girişinde oluruz." Taehyung en önde, dikkatli bir şekilde yola odaklanmış durumdayken vakit öğleyi geçmek üzereydi. Onun hemen sağ birkaç adım arkasında, önünde oturan Lisa ile Yoongi takip ediyordu.
Sol tarafta ise, arkamdaki kuvettli bedenini tümüyle sırtımda hissettiğim Jungkook ve ben yolculuk yapıyorduk. Hoseok ise en arkamızda bize eşlik etmekteydi. Gece yarısından bu yana durmadan yolculuk etmiştik, askerler bu duruma alışkın olsalar dahi, Lisa ve ben fazlasıyla yorulmuştuk. At üzerinde bu kadar uzun süre yolculuk yapmak ciddi anlamda zordu ve gidecek daha çok yolumuz vardı.
"Ah, öleceğim artık! Biraz mola veremez miyiz?" Lisa hislerime tercüman olurcasına hayıflandığında Yoongi'nin gözlerini devirdiğini hissetmiştim.
"Şehir merkezinde mola vereceğiz, beş on dakika daha dayanmalısınız." Taehyung uzunca akan nehrin kenarından atıyla devam ettiğinde şehire varmış sayılırdık. Etrafı hayranca izlemeden edememiştim. Oysaki surların içini böyle hayal etmemiştim. Bu ülkenin topraklarının kilometrelerce olduğunu varsayarsak, farklı iklim tiplerine ve farklı türden yerleşkelere sahip olması normaldi.
Fazla şehrin içine girmeden tenha bir mahallede atları durdurduk. Taehyung atından inerek etrafına bakındı ve Hoseok'a işaret verdi. Hoseok atından inerek yanına geldiğinde, "Biz bu pansiyona bir bakacağız, siz burada bekleyin." Diyerek küçük ancak temiz ve düzenli görünen pansiyondan içeri adımladı.
"Buraya daha önce geldiniz mi?" Hafifçe arkamı dönerek sorduğum soruya karşın Jungkook'un etrafı izleyen dikkatli bakışları yüzümü buldu.
"Pek çok kez bu şehirde bulunduk ancak sadece uğrak yerlerimizden bir tanesi. Genellikle askeri karargahta kalırız veya işlerimizi halledene kadar. Çok uzun sürmez."
"Anlıyorum." Diye mırıldandım.
"Rahat dursana ineceğiz birazdan." Yoongi bıkkın bir şekilde konuştuğunda Lisa'nın tiz sesiyle itiraz etmesine sebep oldu. "Sen at üstünde yaşamaya alışkın olabilirsin ama biz değiliz! Kaba etlerim acıdı be!"
"Ya! Senin karşında yüksek rütbeli bir asker var nasıl bu kadar rahat konuşabilirsin?"
Jungkook'un derin bir nefes verdiğini hissettiğimde, birbirlerine laf yetiştirmeye çalışan ikilinin arasına girmem gerektiğini düşündüm. "Lisa tamam artık."
Lisa kaşları hala çatık savunma pozisyonunda olsada konuşmayı bırakarak tekrar önüne döndü. Bu sırada Hoseok pansiyondan çıkarak yanımıza geldi.
"Burası güvenli, girebiliriz."
Jungkook atından inerek inmeme yardım etmek üzere elini uzattı. Uzattığı elini sıkıca tutarak attan dikkatle indim. Olası bir sakatlık şuan için kesinlikle kaçınmam gereken bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill the queen | Rosekook
FanficGökyüzüne salıncak kurdum, sonra yıldızlara dokundum parmak uçlarımda. Gün güneşten öncedir, kraliçe ise hepsinden önce. Rosékook AU Düzyazı