"Majesteleri başka arzu ettiğiniz birşey var mı?" Hizmetli kadın eğilerek cavabımı beklerken kafamı pencere çevirerek onu cevapladım.
"Çıkabilirsiniz."
Yanındaki diğer hizmetlilerle eğilerek selam verdikten sonra çıkarak beni devasa odada yalnız bıraktılar. Derin bir nefes vererek tekli koltuğa çöktüm. Saraya geldikten sonra vakit kaybetmeden Jungkook'lar ile birlikte toplantı salonuna sürüklenmiştik. Bürokratlar her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamışlardı. En yakın zamanda ki bu bir hafta sonrası oluyordu, taç giyme töreni yapılacaktı ve ardından ben kraliçe ilan edilecektim.
Toplantı salonunda yapılan uzun konuşmalar ve açıklamalardan sonra hizmetliler tarafından benim için hazırlanan odaya çıkartılmıştım. Hizmetliler beni kendileri yıkamak istesede sert bir dille onlara itiraz etmiş ve banyodan çıkartmıştım. Baş hizmetçi dahi beni ikna edememişti, uzun uğraşlardan sonra üzerimi giymem için yardım edeceklerinde anlaşarak dışarı çıkmalarını sağlamıştım.
Saray halkı yaşananlardan ötürü korku içindeydi ve beni yalnız bırakmak istemiyorlardı. Bu yüzden kapının önünde beni beklemişlerdi. Banyoda kısa süre içinde işimi bitirip çıkmış, bu sefer de benim için hazırladıkları elbiseler için tartışmak zorunda kalmıştım. Fırfırlı, yüksek gösterişli, kabarık ve taşlarla bezenmiş elbiseler dehşet içinde kalmamı sağlamıştı. Onların içinde asla rahat olamazdım, bu yüzden bulabilecekleri en sade ve kabarık olmayan elbiseleri getirmelerini istemiştim.
İtiraz edecek gibi olduklarında bütün sarayda havluyla dolaşabileceğimi, isteklerimi yerine getirmezlerse bunu gerçekten yapabileceğimi söylediğimde korkuyla onayımı alabilecek bir elbise bulabilmişlerdi. Tabii ki gerçekten havluyla odanın dışına bile adım atamazdım ama onların bunu bilmesine gerek yoktu.
Sade, kırık beyaz, ayaklarımın üzerine kadar uzanan ve dantellerden oluşan eteğiyle oldukça güzel olan elbiseyi giydiğimde rahat bir nefes verebilmiştim. Her yanıma güzel kokulu kremler sürmüşler, saçlarıma yağlar sürerek bakım yapmışlardı. Aynaya baktığımda parlıyordum, hizmetlilerin hayran bakışlarına ve iltifatları sadece gülümseyebilmiştim.
Diğer yandan Lisa neredeydi bilmiyordum, hizmetliler beni götürürken onu da ayrı bir yere çekeliyorlardı. Ağzını oynatarak "Beni bul!" Diyerek gülerken pek fazla rahatsız gibi değildi. Oturduğum yerden kalkarak pencereye yaklaştım.
Sarayın devasa bir bahçesi vardı, ayrıca saray mülkü olan, dolaylı yoldan da benim olan farklı türden bahçelere de sahipti. Meyve bahçeleri, sebze bahçeleri ve farklı çiçeklerin yetiştirildiği bahçeler gibi. Olduğum yerden sarayın ön tarafına bakan ve pek çok farklı çiçek ve ağacın süslediği bahçeyi bir süre izledim. En sonunda Lisa'yı bulmak üzere odadan çıkmaya karar verdiğimde, odanın kapısı tıklanarak içeriye küçük boylu bir hizmetli girerek eğilerek selam verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill the queen | Rosekook
FanfictionGökyüzüne salıncak kurdum, sonra yıldızlara dokundum parmak uçlarımda. Gün güneşten öncedir, kraliçe ise hepsinden önce. Rosékook AU Düzyazı