Belli bir ağırlığa sahip olan taç, kafamda yerini aldığından beridir üzerimde garip bir sorumluluk hissi vardı. Taç, en başta yükümlülüktü. Halkın, toprakların, askerlerin, mülkiyetin ve sorumlulukların yükümlülüğüydü.
Sabah gün doğmadan başlamıştı serüven. Taç giyme töreni için bütün saray halkı çok heyecanlıydı. Hizmetliler hazırlık boyunca etrafımda dönmüş, Jennie elbiseyi tamamen hazır halde getirince çabucak giydirilmiş, süslenmiş ve hazır hale getirilmiştim.
Sarı saçlarım düz bırakılmıştı, ince örgülerle bezenmiş ve güzel bir görüntü ortaya çıkarılmıştı. Nihayet zamanı gelip, taç kafama yerleştirilince herkesin rahat bir nefes verdiğini hissedebilmiştim.
Ama nedense kendi nefesim kesilmiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi.
Tören sonrası sarayda yemek verilmişti. Ardından pek çok toplantıya sürüklenmiştim. Gün boyunca Lisa'yı hiç görememiştim bile, kaçıp tüm bu işlerden kurtulmak isteyen yanımı sürekli susturmam gerekiyordu çünkü bu artık imkansızdı.
Ancak tüm bunlara dayanmam gereken küçük bir ayrıntı vardı. Jungkook gün boyunca yanımdaydı. Sessiz bir şekilde sağ tarafımda durmuş, farkında olmasada bana güç vermişti. Diğer yanımda da Hoseok varken, diğerlerinin de etrafımda olduğunu hissedebilmiştim.
Nihayet gün bittiğinde ve saray boşaldığında sessizliğin sağladığı uğultu kulaklarımda çınlamıştı. Üzerimdeki elbise garip bir şekilde bugün bana hiç ağırlık yapmamıştı, hatta oldukça rahat hareket edebilmiştim. Bunun için Jennie'e yeniden teşekkür etmeliydim.
"Artık dinlenmelisin, yorgun görünüyorsun." Jungkook elinde tuttuğu belgeleri yanındaki askere uzattı.
"Yorgunum." Onu reddetme ihtiyacı duymadım. Bana yaklaşarak eliyle merdivenleri işaret etti.
"Sana odana kadar eşlik edeceğim."
"Lisa'yı görmek istiyordum."
"Bence dinlenmelisin, yarın daha yoğun bir gün olacak. Hatta önümüzdeki birkaç hafta oldukça yoğun olacak, dış ülkelerden elçiler kabul etmemiz gerekecek ve dahası artık doyalarla da ilgilenmen gerekecek. Pek fazla vaktin olmayabilir."
Derin bir nefes verdim. "Haklısın sanırım. Hem uyumuş olmalı." Yavaşça merdivenlere yürüyerek eteklerimi topladım. O sırada birkaç hizmetli gelerek bana engel oldular ve etekleri kendileri düzgün bir şekilde topladılar.
"Majesteleri, buyurun efendim." Arkamda beni takip eden Jungkook'a bakarak merdivenleri çıktım. Odamın kapısının önüne geldiğimde hizmetliler kapıyı aralayarak geçmemi beklediler.
Kafamı çevirerek yeniden Jungkook'a baktım. "İyi geceler."
"İyi geceler Majesteleri." Yumuşak sesine gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill the queen | Rosekook
FanficGökyüzüne salıncak kurdum, sonra yıldızlara dokundum parmak uçlarımda. Gün güneşten öncedir, kraliçe ise hepsinden önce. Rosékook AU Düzyazı