-.. --- ..- -... -

39 8 18
                                    

Kan çanağına dönmüş gözlerini aralarken burnuna dolan ferah kokuyla kaşlarını çattı. Bedeninin her köşesi dayak yemiş gibi ağrıyorken neredeyse üzerinde yattığı komutanı rahatsız etmeden nasıl kalkabileceğini düşünüyordu. Yeni uyanmanın etkisiyle birbirine girmiş düşünceleri ve henüz çalışmaya başlamamış mantığıyla sonuca ulaşmanın zor olacağını biliyordu.

Yutkundu, bir süre yeni yeni yükselen güneşin ışığıyla aydınlanan odanın tavanını izledi. Dün gece olanları düşünmeye ve bunlardan yola çıkarak bir sonraki adımımın ne olması gerektiğini düşündü. Dün gece olanlar tamamıyla iradesi dışında gelişmiş ve belki de onu mutlu etti denebilecek bir olaydı. Susturduğu kalbinin derinliklerinde hala ölmemiş olan o inatçı sesin tekrar canlanmasına sebep olan bu yakınlaşma, gerçekten tüylerini ürpertiyordu. "O sana değer veriyor." Dedi aynı ses, bu sefer sadece ona değil tüm bedenine hitaben. Gözlerini kapatıp başını iki yana salladı ve usulca yataktan inip havlusu ve kıyafetlerini alarak odadan çıktı. Eğer şanslıysa bir daha karşılaşmalarına mahal vermeden işinin başına geçebilirdi. Rüzgar onun yönüne esiyordu zira bugün keşif için surların dışına çıkılacaktı. Bu kadar büyük bir grupla çıkıp sürekli bir araya gelmeleri mümkün olmazdı. Bu düşünce bile içine su serpti. Bir kez daha karşı karşıya gelseler ne yapacağı hakkında en ufak fikri yoktu. Kaskatı kesilir ve bedenini uyuşturan rahatlığa tekrar erişirdi. En başında kötü görünmüyor olabilirdi ama her şeyi batırmaya yetecek bir kelebek etkisi yaratmaya rahatlıkla yeterdi.

Suyu açıp altına girer girmez kapattığı gözleri, sanki ona kaçmanın bir çare olmayacağını anlatmak istiyormuş gibi tüm geceyi ısıtıp ısıtıp koyuyordu önüne. Parmakları birkaç saniyeliğine dudaklarına değdiğinde sanki yaşanmış her şey tekrar o an yaşanıyormuş gibi bedeninin verdiği tepkiyle gözleri aralandı. Göz kapaklarına hücum eden suyun yakıcı hissini görmezden gelmeyi başarmasına katkı sağlayan düşünceyse Erwin'i ölürken görseydi bu kadar etkilenip etkilenemeyeceği düşüncesiydi. Birbirlerine yaptıkları şey de ölümden farklı sayılmazdı zaten. Düşünmeye değer görmüştü ve olabilecek en kötü olasılığın da hep hesapta olması gerektiğini hatırlattı kendine.

Hızlıca duştan çıkıp giyindikten sonra hızla uzaklaştı oradan ve belki hazırlıklara yardım ederse gözden uzak olabileceğini varsaymıştı. Fark edilmek ilk kez bu denli canını sıkıyordu.

Erwin, neredeyse huzurlu denebilecek uykusundan uyandığında yalnız olmaktan elbette hoşlanmamıştı. Dün gece beraber yattığı oda arkadaşını şu an göremiyor olmak, her ne kadar onu yanlış düşüncelere itse de gözlerini kapatıp hafifçe gülümsedi. Ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın yine burada buluşmak zorunda kalacaklardı ne de olsa. Endişe etmeye gerek görmüyordu. İçindeki boşluk hissini güç bela bastırıp ayaklandı.

Hange, omzuna konan elle yerinden adeta sıçramış ve el tipinin küçüklüğünden Levi olduğunu tahmin ederek arkasını dönmüştü ki karşılaştığı manzara hiç de hoş değildi. "Hange-san..." dedi saçları topuz yapılmasıma rağmen özgürlüklerini ilan etmiş perçemlerinin kapattığı yaralı yüzünde oldukça ciddi bir ifade bulunan kız. Gözleri hiç bu kadar soğuk bakmamış ve bedeni daha önce hiç kendinden bu kadar emin durmamış kız, Hange'nin hemen arkalarında bulunan ağaçların gövdeleri kadar doğal kahvelerine bakıyordu. "Neden onları gözetliyorsunuz? Bir ajan mısınız? Sahtekar mısınız? Yoksa sadece geçiyordum mu diyeceksiniz?"

Hange sırıttı. Ona karşı kullandığı her bir kelimenin bumerang etkisiyle geri dönmesi ne kadar can sıkıcı olsa da aynısını kendisi de yapmayı planlıyordu. "Gözetlemiyordum." Neredeyse sırıtan yüz ifadesinden dökülen ve masumiyet kaynayan kelimeye karşılık mutlu bile denebilirdi.

-... .-. .. -.. --. .Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin