.-.. . .- ...- .

32 8 8
                                    

Gözlerini ovalayarak tuvalete gitmek üzereyken ağrıyan sırtını kütürdetmiş ve çift gördüğü kapılardan hangisini açması gerektiğini bir süre düşünmüştü. "Lanet dörtgöz." Sert ve soğuk sesin sahibini görebilmek için başını çevirmiş fakat durum onda da aynı olduğunda derin bir iç çekmişti. Göz teması kurmayı şimdilik es geçse sorun olmayacağını düşündü. Zaten Levi bu konulara duyarlı biri değildi. "Seninle konuşmamız gerekiyor."

Hange gözlüklerini düzeltip esnedikten yalnızca birkaç saniye sonra tekrar odağını Levi'a çevirmeye çalışmıştı. Üniformasını çoktan giymiş, omzunu duvara yaslayarak ağırlığını tek ayağına yükleyivermişti. Koyu mavi gözlerindeki ciddiyetin arkasında yatan nasıl bir düşünce olduğunu görmek için ne kadar uğraşsa da sonuçsuz kalmıştı çabaları. "Sana da günaydın, Levi!" Dedi olabildiğince neşeli bir ses tonu takınarak. Amacı ne konuyu değiştirmekti ne de sabah sabah Levi'ın sinirlerini hoplatmaktı. Sadece ortamın birazcık da olsa yumuşamasını hedefliyordu.

Sabahın bu kör saati için fazla enerjik ve erkenci olduğu söylenebilirdi. Normalde Hange de bu saatleri pek sevmezdi ama bir şekilde astını merak ediyordu ve günlerdir uyuduğu gerçeğini göz ardı edemiyordu. Onu böylesine uyutan ne olmuş olabilirdi ki? Buna kafa yormaktan olsa gerek gerçeklikle bağını kaybettiğini hissettiği bile oluyordu. Saatlerce duvarı izliyor ve birisi ona üçten fazla kez seslenmediği sürece kendine gelemiyordu.

"Gece yarısını bataklıkta boğularak geçirmiş gibi görünüyorsun." Dedi başını çevirip sonunda dik duruşuna geçerken. Hange o an, duygularını anlatabilecek daha iyi bir betimleme olamayacağını düşündü. Levi karakter analizinde iyi olmakla birlikte o anki ruh halini de hissediyormuş gibi anlatabilecek tek kişi olmalıydı. "Kahvaltı için seni bekleyeceğim." Dedi düz bir sesle. Hange tekrar daldığı yoğun düşüncelerden zorlukla çıkmıştı bu sayede.

Hange sonunda gözlerini açabildiğinde yanından hiçbir şey olmamış gibi geçip giden adama baktı. Yaşam zincirini başarıyla tamamlama gibi bir imkanı varsa şu an tam ortalarında olmasına rağmen başlarında gibi bir görünüme sahipti. Muhtemelen yanında yaşlı durduğunu bile dişünüyordu Hange. Bu fikirle bile sabahının zehir olduğunu, gelecek saatler için de değişen bir şey olmayacağını sanıyordu. Tuvalete girip gözlüklerini başının üzerine yerleştirdi ve soğuk suyu avuçlarına doldurup yüzüne hızla çarptı. Eğer Levi, ilklerini gerçekleştireceği bir gün istiyorsa onu elbette yalnız bırakmayacaktı.

Kurt gibi aç olduğunu hissetmek için mide gurultusundan fazlasına ihtiyacı yoktu. Geceleri fazla geç yatmaya başlaması ve sabahları da kahvaltıyı geciktirmesinden kaynaklı olarak dengesi şaşmış olan bedeninden içten içe özür diledi ve sonunda tuvaletten çıkmayı başardı fakat bu sefer de karşısında sarışın komutanları dikiliyordu. "Günaydın, Hange." Dedi neredeyse içten bir ses tonuyla. Levi'dan sonra geçrketen arakadaşcanlısı bile denebilirdi. Hange'ye göre Levi, Erwin'in karanlık tarafını göstermek için yaratılmış, Erwin'se dengeyi korumak adına tanrı sabrında doğmuştı. "Erkencisin." Dedi yine yumuşak bir sesle. Her ne kadar ölümle burun buruna saatler geçiriyor olsalar da olabilecek en iyi şekilde davranmayı başarabiliyordu herkese karşı.

Hange elini dağınık saçlarına atıp mahcup bir tavırla gülümsedi. "Ah, Günaydın. Bugün için planımda çok şey var. Ne demişler? Erken kalkan yol alır! Ben de yolumu alsam iyi olacak." Erwin'in herhangi bir cevap vermesini bile bekleyemeden yanından sıyrılıp geçtiğinde Erwin derin bir iç çekti. Belki de dün gece aklına taktığı onca şeyi zaten Hange adı gibi biliyordu. Onların da gizli bir aşk yaşamasının tek kötü yanı bu sonuç olurdu belki de. Umursamamayı seçti ve yüzünü yıkamak için suyu açtı fakat kalbinin derinliklerinde bir ses, empati yapmaya fazla meyilliydi.

-... .-. .. -.. --. .Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin