Düzenlenen bölümlerden bölüm sayısı kaldırılmış yerine başlık yazılmıştır.
🕷🕷🕷
Zaman.
Zaman.
Zaman.Hiç bir zaman bana ilaç olmayan zaman, tedavimi zorlaştırıp ölüme sürükledi. Her dakika bir şey olacak diye yaşamak...
İsemlerden ayrıldığım gibi eve gelip berille zaman geçirdikten sonra yatağıma atlayıp uyumuştum.Hafta sonu her genç kızın yaptığı gibi arkadaşlarıyla alışverişe çıkmak yerine dersime çalışıyordum.
Kafam dolu. Ruhum boş.Vücudum tam bir teneke. Vurdukça ses çıkaran ama son gideceği yer hurdalık olan. Ringte kahkaham yankılandı. Mutlu çıkan bir kahkaha değildi bendeki acı bir feryattı. Ama duyanlara öyle gelinmeyecek kadar sesli ve mutlu gibiydi. Acı çekerken mutlu görünmek, mezarınızı kazmaya başladığınızın belirtisiydi adeta.
" Yeter. Gerçekten yeter."
Ringin ortasında durmuş box eldivenlerimi hem söyleniyor hemde sinirle çıkıyordum.
"Bıktım. Daha gücüm kalmadı."
Eldivenleri etrafa savurup, yüzümdeki saçlarımı iki elimle geri itip başımı tuttum. Kendi etrafımda dönmeye başladım. Ne ağzımı açtım nede ellerimi başımdan çektim. Tek bir fark vardı oda ellerimin altındaki saçlarımı daha çok çekmem.
Olduğum yere çöktüm. Ayaklarımda derman kalmadı. Bacaklarımı diz kapığım dışa bükük bir şekilde ayaklarım üçgeni oluşturacakmış gibi rahat bir pozisyon aldım. Kollarımı tamamen saldım. Kollarım benden bağımsız önümde durdu.
Ağlamak istiyordum.Hıçkırarak,çığlıklar atarak,gözlerim yanana dek. Ama hiç birini kafamın üzerinde uçan sinek bile duyamayacak şekilde yapmak istiyordum. Kimse göremeyecek, ruhlar dahi kendi ruhumu göremeyecek.
Kafesin kapısı kulaklarımı kapatma isteği uyandıracak derecede gıcırdama sesi çıkardı. Hemen ayağa kalkıp toparlandım.
Bu saatlerde kimse gelmezdi. Sabah altı civarın da buradaydım. Saat en fazla sekiz veya dokuz civarıdır. Kapının bulunduğu yöne doğru ringte ilerledim.
Saçlarımı geri itip yüzümü koluma sürdüm. Ruhsuzluk perdesini indirdi. Gözlerim sahneye hazır, bedenim oyuna hazırlanıyordu.
Adım sesleri. Bana doğru gelen adım sesleri. Ellerimi aşağıya sarkıtıp silkeledim. Gelen kişiye hazırlıktı bu. Ses daha da yaklaşmaya başladı. İlk olarak yere düşen heybetli bir gölge. Ardından her yerde gizlenebilecek kadar siyahlık. Geceydi adeta.
Hiç durmadan gözlerimin takibiyle ringin etrafında dönmeye başladı. Tekrar göz hapsime girdiğinde inceledim onu. Sadece geceydi. Siyah, siyah,siyah...
Kendini siyaha teslim etmiş biri. Yüzü dahi siyahın gölgesinde kalmıştı.
Kafası kalkıktı. Ben yüzünü göremezken onu beni görebiliyordu. Hiç sevmediğim şeylerde ikinci sırada olan şeyde buydu.
Ringte ona doğru adımladım.İlk konuşan ben oldum.
" Böylece durmak için mi geldin?"
Boş depoda sesim yankılandı. Sanki iki üç kişi aynı şeyi söylüyor gibiydik.Hala ses yoktu. Ringten aşağıya indim. Aramızda beş adımlık mesafe vardı. Sabırlı bir insan olsam beklerdim. Yanıt verene dek beklerdim. Ama olsaydım, hiç bir zaman sabırlı olmadım.
Başımı yana doğru eğdim.
"Bakmak için geldiysen bakma daha fazla. Bir diyeceğin varsada de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES ✖
Aksi✖ '' Her yaktığım sigara sensin; izmarit olup yere düşen,ayaklar altında ezilen ise ben. '' ✖ Bazen kurtulmak yerine batmayı seçeriz. Daha derine,daha fazla acıya...Bir nedenle başlayan sorular hayatımızdan cevap bulamayarak bedene işler. İşte bu d...