Ertesi sabah uyandığımda odam, pencereden gelen güneşle ışıl ışıldı. Biri kapıyı yumrukluyor, kapının kolunu zorlayıp içeri girmeye çalışıyordu. Dün gece Taehyung'la olanlardan sonra belki geri dönüp daha fazla hakaret etmek ister diye kapıyı kilitlemiştim. Aşağıdan gelen müziğin gümbürtüsü ve karman çorman hislerim yüzünden birkaç saat uyuyamamış, sonra yorgunluğuma yenik düşmüştüm."Jungkook! Hey!" Koridordan bir kadın sesi geliyordu. "İçeride misin?" Dev gibi yatağa gömüldüm. Üzerimde Taehyung'un tişörtü vardı. Vegas'ta neyle yıkadıysa hiç kusmuk kokmuyordu. Şaka gibi. Adamın çamaşır yıkama tekniği var. İyi olmuştu, çünkü giyecek pek bir şeyim yoktu.
"Kim o?" diye sordum, yüksek sesle esneyerek.
"Martha. Taehyung'un kişisel yardımcısıyım."
Kapıyı aralayıp dışarı baktım. Dün geceki zarif esmer karşımda durmuş, karşısındaki manzaradan hiç hoşlanmamış bir halde bana bakıyordu. Darmadağınık saçlarımdan mı, yoksa bekletilmekten mi hoşlanmamıştı, bilmiyorum. Bir evdeki herkes mi Vouge kapağından fırlamış gibi görünürdü? Gözü, Taehyung'un tişörtünün deliklerine takıldı."Taehyung'un temsilcileri seninle görüşmek için buradalar. Kıçını kaldırsan iyi edersin." Topuklarının üzerinde geri döndü, koridorda hızla yürümeye başladı. Topuklu ayakkabıları, tarçın rengi zeminde sert bir şekilde tıkırdıyordu.
"Teşekkürler."
Beni kabullenmemişti ama zaten onun beni kabullenmesini beklemiyordum. Los Angeles'ın bu tarafı, belli ki terbiyesiz düşesler kolonisiydi. Hızlı bir duş alıp üzerime temiz bir tişört ve siyah kotumu geçirdim. Elimden gelenin en iyisi buydu.
Koridordan hızla ilerlediğim sırada ev çok sessizdi. İkinci katta yaşam belirtisi yoktu. Odadan çıkmadan önce ıslak saçlarımı havluyla kurulayıp, alnıma dökülmelerini sağlamıştım. Son olarak dudaklarıma nemlendirici sürmüştüm.
Taehyung'un temsilcilerinin biraz daha beklemesinde sakınca görmeyecektim. Onca stres yüklü olayın ardından kafeinsiz kalmak intihara teşebbüstü. Hızla merdivenlerden indim. Soldaki odalardan birinden bir adam çıkıp, "Bay Jeon," diye seslendi.
Boynunda kalın, altın bir zincir vardı. Kim ki bu acaba? diye düşündüm. Yine Taehyung'un
kankalarından biri miydi? "Kusura bakmayın,, geç kaldım.""Önemli değil." Adam otuz iki bembeyaz dişini göstererek sırıttıysa da ona inanmamıştım. Ne cildinin ne de dişlerinin rengi doğal olabilirdi. "Ben Adrian."
"Jungkook. Merhaba."
Beni odaya soktu. Etkileyici uzunluktaki toplantı masasının etrafmda takım elbiseli adamlar oturmuş, bekliyorlar, tepede yine bir kristal avize, sabah ışığında parlıyordu. Duvarlarda renkli, güzel tablolar... Orijinal oldukları belliydi.
Adrian, "Beyler, sizi Bay Jeon'la tanıştırayım,"
dedi, duyuru yapar bir tonla. "Scott Baker, Bili Preston ve Ted Vaughan. Hepsi Taehyung'un avukatları. Neden şöyle oturmuyorsun, Jungkook?"Adrian, benimle, geri zekâlı bir çocukmuşum gibi aşırı derecede yavaş konuşuyordu. Hukuk kartallarının tam karşısındaki sandalyeyi benim için çektikten sonra masanın karşısına geçip kendisi de oturdu. İşte o an anladım. Çizgiler çekilmişti.
Terleyen ellerimi kotumun yanlarına silip, dikleştim. Düşman bakışlar karşısında boynumu eğmeyecektim. Yapabilirdim. Kesinlikle. Alt tarafı boşanacaktık, ne kadar zor olabilirdi ki?
Adrian'ın, adının Ted olduğunu söylediği adam, "Bay Jeon," diye söze başladı. Önüme, içi kâğıt dolu, deri bir dosya uzattı. "Bay Kim, fesih evraklarını hazırlamamızı istedi. Bay Kim'le olan anlaşmanız da dahil olmak üzere her detay burada mevcut." Önümde duran dosyadaki sayfa sayısı göz korkutucuydu. Bu insanlar amma da hızlı çalışıyorlardı böyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melody Of Love ♪ Taekook
FanfictionAşk, Seks ve Rock'n'Roll Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı... Jeon Jungkook'un yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak...