Tüm öğleden sonramızı, Tyler ve Mal'la birlikte aşağıdaki stüdyoda geçirdik. Taehyung, gitar çalmadığı zaman kucağına beni alıyordu. Çaldığı sırada, hayranlıkla onu izliyordum. Şarkıyı söylemediği için sözlerini öğrenememiştim. Ama müzik, harika bir rock parçaydı. Mal, çıkan yeni işten memnun görünüyor, durmadan başını sallayarak müziğe eşlik ediyordu.Tyler, düğmeler ve ışıklarla dolu panonun arkasında kayıttaydı. "Şu soluyu bir daha çalsana, Tae." Kocam, onaylayarak başını salladıktan sonra parmaklarını gitarın tuşesi üzerinde gezdirerek harikalar yaratmaya başladı.
Biz yukarıdayken Pam, kutuları açmakla uğraşmış. Akşam üzeri tekrar iş başı yapmak için döndüğünde ben de onunla gittim. İstese de istemese de o işi tek başına yapmasına gönlüm razı gelmedi. Ayrıca içimdeki düzen ihtiyacına da iyi gelmişti. Aşağı inip öpüşüyor, yukarı çıkıp Pam'e yardım ediyordum.
Taehyung ve ekibi kendilerini müziğe kaptırmıştı. Ara sıra yemek ve içecek almak için yukarı çıkıyor ama hemen aşağı iniyorlardı.
"Kayıt dönemleri böyle oluyor. Kendilerini müziğe kaptırıp zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorlar. Tyler kim bilir böyle kaç akşam yemeği atlamıştır. Sırf unuttuğu için!" dedi, Pam son kutuyu açarken. "Meslekleri ama aynı zamanda da ilk aşkları," diye devam etti, Uzak Doğu stili bir vazonun tozunu alırken. "Hani aklın bir köşesinde, unutulamayan eski bir sevgili olur ya, sarhoş akşamlar aranıp davet edilir..."
Güldüm. "Hiçbir zaman öncelikli olmamayı nasıl kaldırabiliyorsun peki?"
"Bir denge tutturman lazım. Müzik, onların bir parçası. Bunu olduğu gibi kabul etmen gerek, tatlım. Karşı koymak işe yaramaz. Senin hiç tutkuyla bağlı olduğun bir şey var mı?"
Tüm dürüstlüğümle, "Hayır," diye cevap verdim. Gözüme, daha önce benzerini görmediğim, yaylı bir çalgı takılmıştı. Ses deliğinin içine giren oymaları vardı. "Üniversiteden keyif alıyorum. Espresso uzmanı olmak da hoşuma gidiyor, harika bir iş. Birlikte çalıştığım insanları çok seviyorum. Ama ömrüm boyunca kahve yapacak değilim." Durup, gülümsedim. "Aman Tanrım. Babam gibi konuştum. Ne dediğimi boş ver lütfen."
"Eğer istediğin buysa, ömrün boyunca kahve yapabilirsin tabii ki," dedi. "Ama bazen hayatta yapmayı gerçekten istediğin şeyi bulmak zaman alabilir. Acelesi yok. Ben doğuştan bir fotoğrafçıyım. Öyle de büyütüldüm."
"Ne güzel."
Pam, uzaklara bakıp gülümsedi. "Tylerla da öyle tanıştık. O zamanlar çaldığı grupla birkaç günlüğüne bir tura çıkmıştım. Kendimi onlarla tüm Avrupa'yı gezerken buldum. Turun sonunda, Venedik'te evlendik ve o zamandan beri birlikteyiz."
"Harika bir hikâye."
"Evet," dedi, Pam içini çekerek. "Harika zamanlardı."
"Fotoğrafçılık okudun mu peki?"
"Hayır, babam öğretti. National Geographic'te çalışırdı. Ben altı yaşındayken elime bir fotoğraf makinesi verdi ve geri vermeyi reddettim. Ertesi gün gidip bana ikinci el, eski bir tane aldı. Gittiğim her yere onu da götürürdüm. Gördüğüm her şeyi o lensin arkasından gördüm. Yani işte, anladın ne demek istediğimi... Dünya, o açıdan baktığımda daha anlamlı geliyordu. Her şeyi daha güzel, daha özel kılıyordu." Kutulardan birinin içinden birkaç kitap çıkardı, duvardaki rafın üzerindekilerin yanına koydu. Rafların yarısını kitaplarla ve anısı olan objelerle doldurmuştuk bile.
"Biliyor musun, Taehyung seneler içinde pek çok insanla birlikte oldu ama senin yanında çok farklı. Bilemiyorum... Sana bakışı,.. Çok sevimli. Altı senedir buraya ilk kez birini getiriyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melody Of Love ♪ Taekook
FanfictionAşk, Seks ve Rock'n'Roll Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı... Jeon Jungkook'un yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak...