25♪

2.3K 222 61
                                    







Annemle babam onu hiç sevmedi. Yemeğin iyi geçen bölümünde, Taehyung'u tamamen görmezden gelmişlerdi. Bariz şekilde bakışlarını çeviriyorlardı. Yaptıklarının hiç hoş olmadığını söylemek için her girişimim sonrası, ma­sanın altından Taehyung'un hafif tekmesini hissediyordum. Sonra bana bakıp başını hafifçe sallıyordu. Orada otur­muş, öfkeden deliye dönüyordum ve sinirim her geçen dakika daha da artıyordu. Jimin, sessizliği bozmak için ne kadar uğraşırsa uğraşsın masada tuhaf bir hava vardı.

Taehyung, üzerine düşeni yapmış, gri, yakaları düğme­li, bilekleri iliklenmiş gömleğini giymişti. Gömleği, tüm dövmelerini kapatıyordu. Siyah kotu ve sadece botları da aileyle tanışma kılığına uygundu. Hollywood ünlüleriyle dolu bir balo salonunda bile duruma uygun giyinmeyi reddettiği düşünülecek olursa, yaptığından etkilenmiş­tim.

Saçını James Dean stili taramıştı. Çoğu erkekte o saç stilini hiç beğenmezdim. Ama Taehyung, kimselere benze­miyordu. Göz altlarındaki iyileşmekte olan hafif mor­luklara rağmen olağanüstü görünüyordu Ayrıca güler yüzlü ve saygılı tavrına karşı annemle babamın ona o ka­dar kötü davranması, ona olan inancımı, onunla olmanın verdiği gururumu arttırmıştı. Yemekte olanlara gelince...

Jimin, önümüzdeki yarı yıl alacağı dersler hakkındaki planlarını özetliyordu. Babam, başını sallayarak bü­yük ilgiyle dinliyor, sorulması uygun tüm soruları soru­yordu. Jung hyun'un ona âşık olması, annemle babamı müthiş mutlu etmişti. Jimin zaten uzun süredir ailemizden biri gibiydi. Daha mutlu olamazlardı. Ama daha da önem­lisi, Jimin sayesinde kendi oğullarına farklı bir açıdan bakmaya, ondaki olumlu değişikliği görmeye başlama­larıydı. Jimin, Jung hyun'un işinden ve sorumluluklarından bahsederken onu dikkatle dinliyorlardı.

Bu sırada Taehyung, alt tarafı masanın diğer tarafında olmasına rağmen onu özlüyordum. Konuşacağımız o kadar çok şey vardı ki nereden başlayacağımı bilemi­yordum. Zaten çoğunun üzerinden geçmemiş miydik? O halde problem neydi? İçimde, bir şeylerin ters gitti­ğiyle ilgili tuhaf bir duygu vardı. Sanki parmaklarımın arasından bir şeyler kayıp gidiyordu. Taehyung, Portland'a yerleşmişti. Her şey iyi olacaktı. Ama olmuyordu. Yakın­da dersler başlayacaktı. Planın hissettirdiği tehdidi hâlâ üzerimde hissediyordum, çünkü buna izin veriyordum.

Babam, masanın bir ucundan "Jungkook, bir sorun mu var?" diye sordu. Endişeli görünüyordu.

Telefonu sura­tına kapadığımdan hiç bahsedilmemişti. Kalbi kırık, za­vallı evladının sinirine verip rafa kaldırdıklarını tahmin
ediyordum.

Babam, kaşlarını çatarak önce bana sonra Taehyung'a baktı. "Haftaya oğlumun okulu açılıyor."

"Ah, evet," dedi, Taehyung. "Bahsetmişti, Bay Jeon."

Babam, gözlüklerini burnuna indirip Taehyung'u baştan aşağı süzüyordu. "Dersleri çok önemli."

Dehşete düşmüştüm. Üzerimi buz gibi bir panik kap­ladı. "Baba, yeter."

"Evet, Bay Jeon," dedi, Taehgung. "Dersleriyle arasına girmeyi düşünmüyorum."

"İyi." Babam, kollarını öne alıp vaaz vermeye hazır­lanıyordu. "Ama sorun şu ki kendilerini âşık sanan gençler, düşünme yetilerini kaybederler."

"Baba..."

Babam, beni durdurmak için elini havaya kaldırdı. "Küçüklüğünden beri planı, mimar olmaktı."

"Peki. Hayır."

"Ya turneye çıkarsan, Taehyung?" diye sordu, babam tüm itirazlarıma rağmen. "Ki bir gün mutlaka çıkacaksın. Her şeyini bırakıp senin peşinden mi gelmesini bekliyorsun?"

Melody Of Love ♪ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin