Yirmi sekiz gün sonra...Kadın, kırk saattir sipariş verememişti. Tezgâha dayanmış bir bana bir menüye bakıp duruyordu. O bakışı biliyordum. Ve o bakıştan nefret ediyordum. Kafede vakit geçirmeye bayılıyordum. Kahve çekirdeklerinin aroması, rahatlatıcı müzik ve sohbet uğultusu iyi geliyordu.
Tezgâhın arkasındaki arkadaşlarımı da seviyordum. Hem elimi meşgul ederken beynimi de meşgul tutmuş oluyordum. Tuhaf belki ama barista olarak çalışmak beni rahatlatıyordu. İşimde iyiydim. Uğraşıp didinmekle ilgili engin tecrübelerimden yola çıkarak biliyorum ki hayatımda her şey ters gitse bile kendimi her zaman kahveye verebilirdim.
Modern zaman Portland yaşam tarzı böyle bir şeydi.
Kahve çekirdekleri ve kafeler. Damarlarımızda
kahve ve bira akıyordu. Gerçi son zamanlarda bazı sinir bozucu müşterilerle başa çıkmak çok zor olmaya başlamıştı.Hepsi gibi, bu kadın da konuşmaya, "Seni bir yerden tanıyor gibiyim," diye başladı. "Bir ara sürekli internette dolanan çocuk değil misin sen? Kim Taehyung'la ilgili bir şeydi."
Neyse ki artık adını duyduğumda irkilmekten kurtulmuştum. Ve üzüntüden kusma isteğim günler önce sona ermişti. Kendimi oyalamak için kafede çalışabildiğim kadar çok çalışıyordum. Sonsuza dek yasını tutacak değildim. Ama zavallı kalbim benimle aynı fikirde değildi. Gözlerimi kapadığım an, her gece rüyama giriyordu. Gün içinde bin kez onu düşünmemeye çalışıyordum.
Bu arada etrafta dolanan son paparazziler de LA'e döndü. Görünüşe bakılırsa, Jimmy uyuşturucu tedavisine başlamıştı. İçeri her girdiğimde Jimin kanal değiştirip onlarla ilgili haberleri görmemi engellemeye çalışıyordu ama bir şekilde neler olup bittiğini duyuyordum.
Stage Dive, her yerde konuşuluyordu. Hatta biri, Taehyung'un rehabilitasyon merkezine, elleri cebinde, başı yerde girerken çekilmiş bir fotoğrafını imzalamamı istedi. Fotoğrafta o kadar yalnız görünüyordu ki. Birçok kez onu aramak istedim. Sadece iyi olup olmadığını soracaktım. Tek istediğim sesini duymaktı. Ne aptalca, değil mi?
Ayrıca ya telefonu Martha açsaydı?
Jimmy'nin günden güne eriyip gitmesi, benden çok daha ilginç bir haberdi. Son günlerde haberlere daha az çıkmaya başlamıştım. Ama insanlar, özellikle de müşteriler beni deli ediyordu. İş dışında kendimi tamamen kapatıyordum. Bunda, ağabeyimin artık neredeyse tamamen bizimle yaşamaya başlaması da etkiliydi. Âşık insanlar mide bulandırıcıydı. Bu, tıbben kanıtlanmış bir gerçek.
Dedikodu yaparken gözleri parlayan müşteriler de pek farklı değildi.
Meraklı kadına, "Yanılıyorsunuz," dedim.
Bana şöyle bir baktı. "Hiç sanmıyorum."
On dolarlık bir şey alması, sırf benden Taehyung'un imzalı fotoğrafını istemek için içeri girdiğini gösteriyordu. O gün bunu yapan on sekizinci kişiydi. Bazıları benimle seks yapmak istiyordu. Sırf daha önce rock yıldızıyla birlikte olduğum için. O benimle yattığına göre özel olmalıydım. Bazen uyluklarımda "Kim Taehyung buradaydı" yazan bir tabela olduğunu düşünüp düşünmediklerini merak ediyordum.
Ama bu kadın beni yatağa atmaya çalışmıyordu. Hayır. Onun tek derdi imzalı resimdi.
Yaltaklanan kadın, "Bak," dedi. "Bu kadar büyük bir hayranı olmasam istemezdim."
"Kusura bakmayın, yardımcı olamayacağım. Bu arada kapatmak üzereyiz. Kapanmadan önce sipariş vermek istediğiniz bir şey var mı?" diye sordum, yapmacık bir gülümsemeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melody Of Love ♪ Taekook
FanfictionAşk, Seks ve Rock'n'Roll Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı... Jeon Jungkook'un yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak...