Adrian, Taehyung'un yüzündeki morlukları görünce çıldırdı. Beni de tekrar gördüğü için çok mutlu değildi. Tehlikeden uzak, kocaman soyunma odasında köşeye sıkıştırılmadan önce bir an o köpekbalığı dişlerini gördüm. Dışarıda duran güvenlik, kulise sadece davetlileri alıyordu.Konser, şehirdeki en büyük, en gösterişli otellerden birinin balo salonunda gerçekleşecekti. Işıldayan kristal avizeler, kırmızı saten kumaşlarla örtülü yuvarlak masaların etrafındaki yıldızlar ve güzel insanların kameraların karşısına geçip verdikleri pozlar... Neyseki Martha'nın siparişini verdiği kıyafetler vardı. Bu güne uygun siyah, transparan gömleği ve dar pantolonumu giyinmiştim.
Bikinili kız Kaethrin, odanın diğer ucunda suratını asmış, Taehyung'un smokinli, eski bir arkadaşıyla duruyordu. Öyle durmaya devam ederse yüzü kırışacaktı. Neyse ki bir süre sonra yüzüme ters ters bakmaktan sıkılıp başını çevirdi. Bana kızdığı için onu suçlamıyordum. Ben de Taehyung'u kaybetsem sinirlenirdim. Çoğu kişi, dikkatini çekebilmek için Taehyung'un üstüne atlıyordu ve o hiçbirini umursamadıkça içimden elimi havaya kaldırıp hepsine "Nanik," demek geliyordu.
Jimmy ortalarda yoktu. Mal, bir dizine güzel, Asyalı bir kız, diğerine de koca memeli bir sarışın oturtmuştu. Benimle konuşacak vakti yoktu. Grubun dördüncü üyesi Ben'le henüz karşılaşmamıştım.
Taehyung, elimdeki hiç dokunulmamış kristal kadehi alıp bir şişe suyla değiştirirken, "Selam," dedi. "Bunu tercih edersin diye düşündüm. Her şey yolunda mı?"
"Teşekkür ederim. Her şey harika."
Harika bir adamdı. Vegas'tan sonra hâlâ alkol tadı almak istemediğimi fark etmişti. Başını sallayarak garsonlardan birini çağırdı ve şampanya kadehini ona verdi. Ve deri ceketini çıkardı. Diğer herkesin üzerinde smokin vardı ama Taehyung, kotundan ve botlarından vazgeçmiyordu. Üzerinde, duruma uygun tek giysi, siyah düğmeli, beyaz gömleğiydi.
"Lütfen bana bir iyilik yap ve bunu giy."
"Neden? Üzerimdekileri beğenmedin mi?"
"Tabii ki beğendim. Ama klima fazla güçlü ve üzerindeki gömlek... fazla ince. Soğuk oldu burası," dedi, deri ceketiyle omuzlarımı sararken.
"Hayır, soğuk değil."
Yüzüme bakıp en taş kalpli insanın bile kalbini yumuşatabilecek şekilde gülümsedi. Benim de şansım kalmamıştı. Kollarını başımın yanına dolayıp etraftakilerin bizi görmesini engelleyerek "İnan bana sana da burası biraz soğuk geliyor," dedi. Gömleğim, tiril tiril, ince bir kumaştandı. Harika görünüyordu ama pek örtücü değildi.
"Ah," dedim.
"Hımm. Ve ben orada Adrian'la iş konuşmaya çalışıyorum ama yapamıyorum. O kadar güzelsin ki gözlerimi senden alamıyorum." Gözleri, bedenimin her yerinde dolaşıp, kalçalarımda duraksadı, "Ve o tatlı kalçaların o kadar güzeller ki... Avuçlarım kalçalarını kavramak için yanıp tutuşuyor, anlıyor musun?"
"Taehyung." Aptal âşık gibi şapşal şapşal sırıtıyordum.
"Bazen etrafa hafif gülümseyerek baktığını görüyorum ve öylece durmuş etrafında olanı biteni izlerken ne düşündüğünü çok merak ediyorum."
"Hiç. Keyfini çıkarıyorum. Sabırsızlıkla çalmanı bekliyorum."
"Öyle mi?"
"Tabii ki öyle. Sabırsızlanıyorum."
Yavaşça dudaklarımı öptü. "İşim bitsin, hemen buradan kaçalım, tamam mı? Baş başa bir yerlere gidelim. Ne istersen yaparız. Arabayla takılır, bir şeyler yeriz belki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melody Of Love ♪ Taekook
FanfictionAşk, Seks ve Rock'n'Roll Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı... Jeon Jungkook'un yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak...