Eve girdiğimizde Mal birden bire gözden kayboldu. Taehyung, yatak odamıza gitmek için merdivenlerden çıkıyordu. O oda, gerçekten bizim odamız mıydı? Hiçbir fikrim yoktu. Ama peşinden gittim. Odaya girer girmez yüzüme baktı. Bakışları korkutucu, kaşları çatık, dudakları gergindi. "Sen buna, bize ikinci bir şans vermek mi diyorsun?"Vay canına. Dudaklarımı yalayıp bir an bekledim.
"Ben buna dışarı çıkıp yemek almak diyorum. Yemek hazır değildi, biz de birer bira aldık. Müzik hoşumuza gidince de kalkıp biraz dans edelim dedik. O kadar.""Adamın elleri, her yerindeydi."
"Ben de bacaklarının arasına tekme atmak üzereydim."
"Tek bir kelime etmeden çıktın, gittin!" diye bağırdı.
"Bağırma bana," dedim. Sakinleşmek istiyordum.
"Mutfağa not bıraktım."Ellerini saçlarına sokmuş, belli ki sakinleşmeye çalışıyordu. "Görmedim. Neden bana söylemedin?"
"Kırmızı ışık yanıyordu. Kayıttaydınız. Ben de rahatsız etmek istemedim. Zaten uzun kalmayacaktık."
Yaralı yüzü sinirliydi, birkaç adım gidip sert adımlarla geri geldi. Volta atışına bakılırsa sakinleşmemişti. Ama en azından çabalıyordu. Siniri, odadaki üçüncü kişi gibiydi ve her yeri kaplıyordu. "Endişelendim. Telefonun bile yanında değildi, ağzına sıçtığımın masasının üstünde buldum. Pam'i aradım, o da açmadı."
"Endişelendiğin için üzgünüm." Ellerimi uzattım. Açıklamaya başladım. "Telefonumu şarj etmeyi unutmuşum. Bazen oluyor işte. Bundan sonra daha dikkatli olmaya çalışırım. Ama Taehyung, ortada hiçbir şey yoktu. Evden çıkmaya hakkım var."
"Kahretsin. Biliyorum. Ben sadece..."
"Sen işinle ilgileniyordun ve bence bu harika."
"Bu bir çeşit ceza mıydı?" Dişlerini sıkarak konuşmaya başlamıştı. "Öyle miydi?"
"Hayır. Tabii ki değil." Sessizce ofladım.
"Yani seni tavlamaları için uğraşmıyordun?"
"Bunu söylemediğini farz edeceğim." Kafasına patlatmak, yapamayacağım bir şey değildi. Sinirime hakim olup sıktığım yumruklarımı tutmaya çalıştım.
"Neden sana dokunmasına izin verdin?"
"İzin vermedim. Geri çekilmesini söyledim, çekilmedi. O sırada da sen geldin." Sabrım taşmak üzereydi. Dudaklarımı ovuşturuyordum. "Bak. Durup durup aynı şeyleri konuşuyoruz. Kısır döngüye girdik. Belki de tüm bunları sen sakinleştikten sonra konuşmalıyız." Ellerim titriyordu. Kapıya yöneldim.
"Gidiyor musun? Şahane!" Kendini yatağa attı. Sinir kahkahaları atıyordu. "Ne güzel. Birbirimizi hiç bırakmıyoruz gerçekten."
"Ne? Hayır, seninle kavga etmek istemiyorum, Taehyung. Söylemek istemediğimiz şeyleri söylemeye başlamadan önce aşağı gidiyorum, o kadar."
"Git," dedi, sert bir sesle. "Gideceğini biliyordum zaten! Kahretsin."
"Tanrım," diye kükredim, arkamı dönüp yüzüne bakarak. İçimden deli gibi bağırmak geliyordu. "Beni dinliyor musun? Beni duyuyor musun? Seni terk etmiyorum. Nereden çıktı bu?" Cevap vermedi. Sadece suçlayan gözlerle bakıyordu.
O kadar saçmaydı ki.
Geri dönüp ona doğru yürüdüğüm sırada ayağım
takıldı. Neredeyse düşüyordum. Yüz üstü düşsem harika olurdu gerçekten. Gerçi o yolda ilerliyorduk. Ne için kavga ettiğimizi unutmuştum, zaten bilmiyordum da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melody Of Love ♪ Taekook
FanfictionAşk, Seks ve Rock'n'Roll Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı... Jeon Jungkook'un yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak...