Sakinleşmesi için ona biraz zaman verip peşinden plaja indim. Sabah güneşi ışıl ışıl, gök masmavi, gün güzeldi. Tuzlu deniz havasıyla biraz açıldım. Taehyung, sorularıma cevap vereceğine aklıma daha da fazla soru sokmuştu. O gece olanlarla ilgili kafamı karıştırınca ne düşüneceğimi bilemiyordum. Yalnız iki sonuca varabiliyordum ve her ikisi de beni endişelendiriyordu. Birincisi, Vegas'taki o gecenin onun için özel olduğuydu. Olanları anlamaya çalışmam ve değersizleştirmem onu üzüyordu. İkincisiyse, o kadar da sarhoş olmadığından şüpheleniyordum.Sanki ne yaptığını gayet biliyormuş gibiydi.
Yani iki durumda da ertesi sabah kendini bok gibi hissetmiş olmalıydı. Onu ve evliliğimizi reddetmiştim. Kalbi kırılmış olmalıydı. Belki de aşağılanmış hissediyordu. Ama yaptıklarımın anlaşılır birer açıklaması var. Gerçi hâlâ inanılmaz düşüncesiz davranıyordum. O zaman Taehyung'u tanımıyordum. Ama artık tanımaya başlamıştım.
Ve o konuştukça ondan daha da hoşlanıyordum.
Taehyung, elinde birası kayalıklara oturmuş, denize bakıyordu. Serin okyanus rüzgârı, saçlarını dağıtmış, tişörtünü geniş sırtına yapıştırmıştı. Dizlerini göğsüne çekmiş, kollarıyla sarmış, orada öylece oturuyordu. Öyle durunca gözüme, olduğundan daha genç ve kırılgan göründü.
"Hey," dedim, yanına çömelip.
"Hey," Yüzünü korumadan başını kaldırıp güneşten kısılan gözleriyle bana baktı.
"Üzerine geldiğim için özür dilerim."
Başını salladı, tekrar denize baktı. "Önemli değil."
"Seni üzmek istemedim."
"Boş ver."
"Hâlâ arkadaş mıyız?"
Oflayarak güldü. "Tabii." Ne diyeceğimi, aramızı nasıl düzelteceğimi düşünerek yanına oturdum.
Söyleyeceğim hiçbir şey Vegas'ta olanları düzeltmeye yetmeyecekti. Onunla daha fazla
zaman geçirmem gerekiyordu. Geçen her saniye, evliliğimizin iptal işlemlerini daha da yaklaştırıyordu. Birlikte geçireceğimiz zamanın kısa süre sonra sona ereceğini, bir daha onu göremeyeceğimi, onunla konuşamayacağımı düşünmek sinirimi bozuyordu. Ama aramızdaki bulmacayı da çözemiyordum. Tüylerim diken diken olmuştu.Ama bu ürperme rüzgârdan değildi.
"Üşümüşsün," dedi, kolunu omzuma atıp beni kendine doğru çekerek.
Ben de mutlulukla ona sokuldum. "Teşekkür ederim."
Şişesini yere bırakıp iki koluyla beni sardı. "İçeri girsek iyi olacak galiba."
"Birazdan gireriz." Baş parmaklarımla, diğer parmaklarımı ovalamaya başlamıştım. "Beni buraya getirdiğin için teşekkür ederim. Çok güzel bir yer."
"Hıhım."
"Taehyung. Gerçekten. Çok özür dilerim."
"Hey." Parmağıyla çenemi havaya kaldırdı ve o tek
omzunu silkme hareketini tekrar yaparak, "Unutalım artık," dedi.Unutma fikriyle panikledim. Unutmak istemiyordum. Olanları daha yeni öğrenmeye başlamıştım. Uzun uzun yüzüne baktım. "Unutmak istemiyorum."
Göz kırparak, "Kendini affettirmek mi istiyorsun?" dedi. Aynı şeyden mi bahsediyorduk, emin değildim ama yine de evet anlamında başımı salladım. "Bir fikrim var."
"Söyle bakalım."
"Hafızayı farklı şeyler harekete geçirebilir, değil mi?"
"Sanırım," dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melody Of Love ♪ Taekook
FanfictionAşk, Seks ve Rock'n'Roll Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı... Jeon Jungkook'un yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak...