Media: Poyraz Karayel ve Nefes Esir Özer
-
Gözlerimi açtığımda Dolunay'ın ıslak saçları yüzünden ıslanan yatağa bakmıştım ardından da ona. Uyuyordu. Ayrıca horluyordu da.
Ayağa kalktığımda üzerimde Dolunay'ın tişörtü olduğunu fark ettim. Neler olduğunu hatırlamıyordum. Baş ağrım düne göre bayağı hafiflemişti. Karnımın acıktığını hissettim. Dolunay'ın karnını gıdıklamaya başlar başlamaz elimi tutup onu gıdıklamama engel oldu.
"Nefret ediyorum senden." diye geçirdim içimden. Pek de içimden söylememiş olmalıyım ki Dolunay'ın "Bi kes be" dedikten sonra kolunu belime dolaması bir olmuştu. Ayrıca yan dönüp, bacağını da üzerime atmıştı.
"Dolunay, boğuluyorum!"
"Dün gece seni boğmadıysam şimdi de korkmanı gerektirecek bir şey yok hayatım. Şimdi sus ve uyu."
Bunu söylerken gözlerini bile açmamıştı. Dün gece olanları hatırlamıyordum, pek merak da etmiyordum ama işte...
"Dolunay, dün gece ne oldu?" diye sordum. Uyumaya çalıştığı için cevap vereceğini düşünmüyordum. Ve düşündüğüm gibi de olmuştu.
"Dolunay?". Öldüğünden korkuyordum.
Dönüp yanağını ısırmamla suratıma yediğim tokatın ardından "Dolunay, ananı.." dediğim için tokadın üzerine bir de ağzım kapatılmıştı.
"Bi sus be kadın!"
Evet, bu cümleden sonra susmuştum. Biz abi deyip böğrümüze basalım, beyefendinin yaptığına bak!
Yarım saat kadar Dolunay'ın bacakları ve kolu arasında açlığımı unutup uyumaya çalışsam da, başarılı olamamıştım. Sürekli kıpırdıyordum, yine de Dolunay'ın uyanmasında en ufak bir etkisi olmuyordu.
Dönüp saçlarıyla oynama başladım. Küçüklüğünden beri saçlarıyla oynanmasını seviyordu. Sonra da sıkıca sarıldım.
"Uyanığım Nefes. Sevgi gösterini kesmelisin." Sevgi gösterisi mi? SEVGİ GÖSTERİSİ Mİ?
Bu kelimeden sonra yanında durmak yerine zorlaya zorlaya yanından kurtulup yataktan kalkmıştım.
"Bu kadar çabuk mu sıkıldın abinden?"
"Sen aç olmayabilirsin ama benim midem biraz iç organlarımı sömürmeye başlayacak. Merak etme bu kadar kolay kurtulamazsın benden."
Mutfağa karnımı doyurabilme umuduyla gitmiştim, fakat buzdolabını açtıktan sonra bütün umudum yerle bir olmuştu. Dolunay bütün gün aç mı duruyordu, yoksa kazandığı parayı dışarıda yemeğe mi harcıyordu merak ediyordum doğrusu. Neyse ki 1-2 arka sokakta bir market vardı. Ah Dolunay!
Üzerimi değiştirdikten sonra, ceketimi de alıp evden çıktım. Dolunay'dan çok, Poyraz'ı düşünmeye başlamıştım. Aramak istiyordum, fakat bir kaç gün uzak kalmam gerektiğini düşünüyordum.
Tam köşeyi dönecekken bir el bileğimi kavradı. Korkup, arkamı dönmüştüm. Karşılaştığım surat tanıdıktı. Karşımda, Poyraz duruyordu.
Tek kelime dahi etmeden eliyle sırtımdan beni kendine çekip sarılmıştı. Sımsıkı sarılmıştım.
"Burada ne işin var?" kısa süreli sessizliğimizi bozan ben olmuştum.
"Benim evimde kalıyorsan, her sabah uyandığında markete gitmen gerekiyor." dedikten sonra gülmüştü. "Benim evim" mi?
"Abimle kalıyorum ama ben."
"Ne yani üzerindeki tişört de mi Dolunay'ın sanıyorsun?"
Bir an üzerimdeki tişörte bakmıştım. Poyraz'ın Batı'yla birlikte yanımıza geldikleri gün üzerinde olan tişörttü. Ve yoğun bir şekilde Poyraz'ın parfümü kokuyordu. Nasıl da fark edemedim!
"Ne yani bütün gün senin evinde mi kaldım ben? Batı? Batı kimle kalıyor? Sen Batı'yla kalmıyor muydun?"
"Batı da bizle kalıyor zaten. Ah Nefes ah.."
Bunun üzerinde başka bir zaman dilimde duracağımı söyleyip karnımın açlığı yüzünden giren sancıyla Poyraz'a marketi işaret ettim.
"Poyraz ben acıktım."
"Dolunay uyanmadı mı?"
"Oha Dolunay uyanıyor mu?" bu tepkiyi beklemediğinden emindim. Suratının girdiği şekil görülmeye değerdi. Kahkahalarıma engel olamamıştım.
Poyraz alışverişimi yapmamı söyleyip, telefonuyla birlikte yanımdan uzaklaştı. Çikolataların olduğu reyonda en az 10 dakika boyunca sadece onlara bakarak dikilmiştim. 11. dakikaya giriyordum ki, Poyraz'da bana eşlik etmeye karar vermişti.
"Ee Nefes hanım, sanırım sadece bakışacaksınız." deyip ellerini belime doladı. Gülmüştüm. Çenesini omzuma koyup çikolataları izlemeye başladı.
"Karar veremiyorum. Hepsini istiyorum. Poyraz bir sürü çikolata çekiyor canım."
"O zaman bir sürü çikolata alırız Nefes hanım." dedikten sonra her çikolatadan 1'er 2'şer tane almaya başladı. İlk başta şaka yapıyor sanmıştım fakat marketten elimde bir sürü çikolatanın olduğu bir kaç poşetle çıkmıştım.
"Valla normalde almazdım ama Güneş ve Dolunay biraz daha gecikirsek bizi öldürebilirler."
"Neredeler ki? Hem Batı nerde?"
"Sizin evdeler. Batı da uyuyor."
Dolunay hangi ara gitmişti? Ne zamandır burdayım ben? Poyraz'ın bakışları üzerimdeydi.
"Nefes, arabaya binmeyi düşünüyor musun?"
Ne arabası?
"Nefes, iyi misin?"
Başımla onaylayıp Poyraz'ı takip etmeye başladım. Bu sırada çikolatalardan birini yemeye başlamıştım. Sanki yüzyıllarca yetecek çikolatayı bir anda yemiş, ve daha fazlasını istiyor gibiydim. Çikolata, bağımlılık yapan maddelerin en ölümcül olanıydı. Sizi öldürmüyor, gün geçtikçe bağımlılığınızı arttırıyordu. Böylece tamamen onun oluyordunuz. Sizi sahipleniyor, sürekli onunla ilgilenmenizi istiyordu. Bir müddet sonra size zarar vermeye başlasa da, ondan ayrılırsanız yaşayamazmışsınız gibi düşündürtüyor, ve bırakmanıza izin vermiyordu. Çikolata kötü bir kadındı. Ve ben bu kadına aşıktım.
Poyraz çikolataların hepsini almış, ben de gidene kadar yarısını yemiştim. Bana engel olmaya çalışıyordu, bağırıyordu, fakat duymuyordum. Hadi ama! Söz konusu çikolata!
"Nefes, geldik yeter artık yeme şunları." dedikten sonra poşeti elimden alıp kapımı açmıştı. İnip kapıyı sertçe kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE: Psikolojisi Bozuk Olanından
Romantik"Normal bir psikoloğun hayatından daha tuhaf bir hayatım vardı. Bunca hastayı aynı seansta toplamak hangi zekinin aklına gelirdi merak ediyorum doğrusu."