3- Güneş

121 4 0
                                    

Media: Güneş Can

-

Grup terapisi yapıyorduk. Başlamıştık. Her şey çok iyi ilerliyordu. Birbirlerini uzun zamandır tanıyanlar da vardı, aralarına yeni katılanlar da. Terapinin sonuna doğru Çağrı her zamanki uyuzluğuyla uyuklamaya başlamıştı. Çağrı'ya attığım bakışları farkeden Mina, onu dürtmesine rağmen ayıltamamıştı. Yanıma Güneş adında bir kız oturuyordu. Elinde su şişesi vardı, ve onunla oynuyordu. Grupla ilgilenmemişti.

Güneş. 17 yaşındaydı, içine kapanıktı. Özgüveni neredeyse yok denecek kadar azdı. Ürkekti. Masumdu.  Eskiden mükemmel bir yaşantısı vardı. Ama onun hayatını değiştirmesine sebep olan bir olayı olmuştu. Doğum gününde tecavüze uğramıştı. Ailesi uzun çabalar sonunda evden çıkartıp yanıma getirdiğinde her şey için çok geç olduğunu düşünmüştüm. Neyse ki öyle değildi.. Güneş, eskiye göre çok daha iyiydi. Arada bir sus pus olup oturuyordu. Bazen sinir krizi geçiriyordu. Bu çok normal bir davranıştı, ki zaten herşeye sinirlenen biri değildi. Ona bunu yapan kişiyi çok net hatırlamıyordu ve bu yüzden benzettiği her insana karşı oluyordu..

Çağrı'nın esnemesiyle düşüncelerimden kurtulup Güneş'in elindeki su şişesini alıp Çağrı'nın başından aşağıya döktüm. Odadaki kahkaha sesleri yükseldiğinde, anca kendine gelebilmişti.

"Çağrı, tüm seansı kaçırdın" dedim ve kahkahalara eşlik ettim. Terapi bitmişti ama kimsenin gitmeye niyeti yok gibiydi. Bugünü özel kılıp doğruluk-cesaretlik oynamaya karar vermiştik.

Bir kaç turdan sonra şişenin soran tarafı Çağrı'ya, diğer tarafı iste Güneş'e gelmişti. Güneş doğruluk dediğinde herkes mızmızlanmış kıza zorla cesaret dedirtmişlerdi. Çağrı bunu fırsat bilip hiperseksüalitesini konuşturmuş, Güneş'ten onu öpmesini istemişti. Hepimiz ağzı açık bir şekilde Çağrı'yı izliyorduk. Mina'ya baktığımda sinir krizi geçirdiğini, tırnaklarını kollarına geçirmesinden anlamıştım.

"Bu kadar yeter, başka bir gün devam ederiz." dediğimde herkes oflayıp dağılmıştı.

Mina'yı gitmeden sakinleştirebilmiştik. Ve Çağrı'yı bu yaptığından dolayı ağır bi şekilde azarlamıştım. Yanımda sadece Güneş kalmıştı. Onun da yanımda kalmasını ben istemiştim. Hala aynı yerinde oturuyordu.

"Konuşmayacak mısın?" diyip yanına oturdum.

"Ben," dedikten sonra derin bir iç çekti. "Ne konuşacağız?"

"Güneş, daha fazla kaçamazsın. Canını sıkan şey ne?"

"Batı'yı özlüyorum. Ama O'nun yüzünden hiç bir şey yapamıyorum. Korkuyorum. Ya Batı da öyle bir şey yapmaya kalkarsa?" Batı.. Güneş'in eski sevgilisi. Namı diğer karşı komşumun oğlu...

"Güneş," dedim titreyen sesimle. Beni çok dikkatli dinliyordu. Dediğim her şeyi yapacak gibiydi. Onu uzun zamandır tanıyordum. Ağzımdan çıkan her sözü kulağımın da duyması gerekiyordu. Cümleleri özenle seçmeliydim. Bir kez daha kırılmasına izin veremezdim.

"Güneş, Batı'yla konuşmalısın." Dediğime ben bile inanamamıştım.

"Yapamam." diyebilmişti. Öyle masum duruyordu ki, o iğrenç insanın ona bu kötülüğü yapabildiğine benim bile inanasım gelmiyordu.

Yüzlerce vakaya tanık olmuştum. Onlarca sorumsuz insan yüzünden yıkılan umutlar, hayaller görmüştüm. Ama Güneş'in ki bir farklıydı. Güneş her şeye rağmen pes etmemek için çabalamıştı. Ve hepsini Batı için yapmıştı..

Sahiden mümkün mü bi insanı bu kadar sevebilmek ?

GECE: Psikolojisi Bozuk OlanındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin