Alan ile olan görüşmesi sonlanır sonlanmaz Daniel ile görüşmek için istek attı. Kağıt inceliğindeki ekrandaki görüntü, az sonra konuşacağı kişinin profil fotoğrafını sanki Eiffel'in hiçbir fikri yokmuş gibi ekrana getirdi. Fotoğraf ufalıp küçülürken arka plandan eski telefonları andıran bip sesleri yükseldi. Bip sesleri toplamda onu geçtiğinde Eiffel koltuğunu geriye iterek ayağa kalktı.
"Hay..." deyip bir küfür savurdu. "Yine mi açmamazlık edeceksin, Dan. Neyse..." deyip koltuğu bilgisayara yeniden yaklaştırdı.
Daire kapısının önüne gitti. O anda çağrı kabul edilse ve görüşme başlasa da bir sorun olmazdı. Eiffel'in evi olabilecek en küçük stüdyo dairelerden biri olduğu için, dairenin banyo haricinde kalan kısmı odadan hallice büyük olduğu için asla sorun olmazdı. Kapı kolunun altına sığınıp ekrandaki kişinin kulağına fısıldayabilirdi ve karşı tarafta onu net olarak duyabilirdi.
O anda kapı kolunun altına sığınamazdı, temizlik botu infilak ettiği için her yer kül rengindeki bir tozla kaplanmıştı. Evinde o renkte bir kir olamayacağını biliyordu. Bot temizlemek adına kiri içindeki hazneye hapsederken o kire ne yapıyor olabilirdi ki rengi küle dönüyordu? Yere çöktü, olmayan büyüteciyle ama olan dikkatiyle robotu inceledi.
Öncelikle olay yerindeki kurbanı yerden kaldırdı. Evin mutfak tarafına, o anda durduğu konumun sağındaki duvara döndü ve tezgaha koydu. Mikrofiber bez ile robotun üzerindeki tozları sildi. Tamamen arındırmadığını bilse de yeterince temizlemiş olduğunu gördüğünde arkasında kalan ve bilgisayar masasının sağında kalan atölye masasına koydu robotu.
Tamir etmeyecekti ama belki tamir edecekmiş gibi yapmak bile işe yarayabilirdi.
İnfilak etmiş bir robot çevresindekileri anlayamazdı ama umutsuzluğun o denli derinliğine düşmemiş biri de Eiffel'i anlayamazdı.
Bilgisayardan hala bip sesleri gelmeye devam ediyordu. Bip sesinin rahatsız ediciliği her bip ile hem artıyor hem de düşüyordu. Rahatsız ediciliği azalıyordu; duymaya alışıyordu, rahatsız ediciliği artıyordu; her bip sesiyle ekranın patlamaya hazırlanan bir bomba olduğuna dair onun inancı zihnine lehimleniyordu.
Ekranın başına geçti ve çağrıyı sonlandırdı. Nerede olursan ol ne yapıyor olursan ol bu görüşmemi açmalısın yazıp gönderdi. Mesaj gönderildi, mesaj karşı tarafa ulaştı ama karşıdan bir tepki gelmedi.
Sinirden, kırmızı kanepenin yanında ve bilgisayar koltuğunun arkasında kalan uzun ve alçak sehpayı tekmelemek istedi ama yapmadı. Sehpayı dövmek yerine yeri dövdü, aynı sonucu veren daha güvenli bir yolu kullanmak daha akıllıca olandı.
Fakat Eiffel emindi ki Daniel onu biraz daha geciktirirse bir sonraki seçimi hiç de akıllıca olmayacaktı.
Çağrıya yanıt verildi. Ekranda Daniel belirdi. Eiffel koltuğun arkasından uzanıp ellerinin bilgisayar masasının iki yanına koydu. "NEREDESİN SEN? NEREDESİN?" diye sesini yükseltti. Arka planın karanlığı ve ekranın ışığı nedeniyle kameraya yukarıdan bakan yüzü aşağıda kalan ekranın aydınlatmasıyla ürkünç bir hale büründü.
Yuvarlak çerçeveli gözlüklerin ardındaki gözler ürktü. Kambur duran adam koltuğuna yaslandı. "Tamam tamam, kusura bakma, evet, çağrını görmedim."
"Ne yapıyordun?"
"Hiç," dedi Daniel kafasını sağa sola yatırarak. "Öyle böyle şeyler."
"Sen söylemeyeceksen ben tahmin edeyim?" dedi Eiffel öfkesiyle yanıp gitmiş kelimelerinden kalan soğuk küllerle.
"Ha," dedi Daniel ve gözü sağa, Eiffel için sola doğru kaçtı. "Şey... oyun oynuyordum."
Sağ elini bilgisayar masasına vurdu. "Tahmin etmeliydim!" deyip başını aşağı eğdi. "Tamam, sakinim. Seni affetmem için bir şansın var. Şimdi, bana açık ve doğru konuşarak... hangi oyun için bekletildiğimi söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toy Olmayan Yumurta
Science FictionSürpriz yumurtaların paketini sıyırırsan altından çikolata çıkacağı bellidir ama çikolatanın altındaki plastik yumurtadan ne çıkacağı belirsizdir. İstediğin, beklemediğin ya da hiç düşünemediğin bir oyuncak çıkabilir. Eiffel Equinox'a sürpriz yumur...