Çok Ağırlar İnsanları Rahatlatan Kayıplar, İnsanı Ayıplar

5 2 0
                                    

Hastanede geçirdikleri vakit arttıkça Eiffel bulmuş olduğu fikrin ne kadar sağlam olduğunu anlamış oldu. Oyuncağı görüp de tavanda yansıyan yıldızlarla karşılaşıp sakin kalabilen bir çocuk yoktu. Çocukların hepsi ya dışa doğru ya da içe doğru, ışığının son demini de kaybedip karadeliğe dönüşmek için ilk adımını atan yıldızlar gibi patlıyorlardı.

Onları o halde görmek Eiffel için mutluluk vericiydi. Özellikle hastane gibi bir ortamda onları öyle mutlu edebilmek, zihnen bulundukları ortamdan bir anlığına da olsa uzaklaşmalarını sağlamak Eiffel için bir başarıydı.

Cihazı, onunla ilk karşılaşan çocuğa ve akabindeki üç çocuğa vermek istemişti ama orada geçirdikleri vaktin birinci saatinde ondan fazla çocuk görmüştü.

"Bu kadar çocuğun ebeveyni nerede?" demişti duvara yaslanmış olan Daniel.

Diz çökmüş durumda olan Eiffel "Ya şu an içeridelerdir ya da içeride olmak için sıra bekliyorlardır."

Gözlerini sırasıyla çocukların üzerinde gezdirdi. "Göz kulak olmuyorlar mı?"

"Belki de bıkmışlardır," dedi bekleme koltuğunda oturan Monica. "Çocukla beraber hastaneye gelmek her ebeveynin başarabileceği bir görev değil."

Eiffel, önündeki çocuğun nasıl da tavanı izlediğine bakıyordu. "Ama başarmak zorunda olduğu bir görev."

"İstiyorsun ki koridorun başından buraya doğru öfkeli bir ebeveyn sürüsü gelsin, sana kızıp çocuklarına ne yaptığını bağıra çağıra sorup sana hakaretler savurarak çocukları geri götürsün."

"Hayır, bunu istemiyorum, Monica." Önündeki çocuğa döndü. "Oyuncak hoşuna gitti mi?"

"Evet, evet," dedi çocuk ve dört defa kafasını aşağı yukarı salladı.

"O zaman," dedi Eiffel ve diğer elinde tuttuğu Toyegg'i gösterdi. "Bunlardan bir tane alırsan, içindeki sürpriz oyuncaklardan biri bu da olabilir ama bu olmazsa da üzülme, içerisindeki başka oyuncaklar da çok güzel."

"Sürpriz oyuncak mı?" Çocuk kelimelerin ikisine de yabancıydı sanki.

"Yumurta biçimindeki çikolatadan çeşitli, sürpriz oyuncaklar çıkıyor. İstemez misin?"

"İsterim," dedi ufak ellerini birleştiren çocuk. Parmakları birbirlerinin arasında gezinip birbirlerini kavrarken gözler Eiffel'e bakıp bakmamak konusunda kararsızdı. "Ama annem izin vermez. Hiç oyuncağım olmasına izin vermedi."

"Nedenini söyledi mi?"

"Oyuncakların içerisindeki plastik insanları hasta ediyormuş."

"Ama bu yanlış. Şu anda oyuncakların çoğu plastik değil ve olanlar da kanserojen olmayacak bir şekilde üretiliyor. Tabi muhtemelen annene yanlış olduğunu söylersen seni dinlemeyecektir, ne olursa olsun kendini haklı görecektir. O yüzden... ne yapmalısın biliyor musun?"

Çocuğun, "Ne?" deyişi bir mırıltı gibi çıkmıştı.

"Bu oyuncağı ve bu yumurtayı al. Bunun içinde insanı hasta edecek bir şey olmadığını söyle. Sana inanmayacaktır ama araştıracaktır."

Daniel sordu. "Emin misin?"

"Değilim ama tutunabileceğim bütün olasılıklara tutunabilmem lazım." Tekrardan çocuğa döndü. "Al bakalım... hatta, yumurtayı burada açmak ister misin?"

"Olur." Ellerine büyük gelen yumurtayı iki eliyle tutup çevirdi. Parmakları ambalajın üzerinde gezindi ama bir noktada da duramadı.

"Yardımcı olmamı ister misin?"

Toy Olmayan YumurtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin