Kapıyı açtı ve salona hışımla girdi. Açtığı kapıyı itti ve kapı telaşla ruh eşine doğru kapanırken genç kız arkasına dönüp bakmadı. "Oyuncaklarımın... hepsini attın mı?" Cümlesinin ortasında yutkunması gerekmişti.
"Ne yapacaktım? Onları evde tutmana müsaade edip tüm evi kaplamalarına izin mi verecektim?"
"Ne alaka?" dedi Eiffel sesini yükseltirken. Elleri birbirine kenetlendi. "Ben yıllardır yenisini almamışken nasıl artmalarını bekleyebilirsin?"
"Yenisini almadın ama eskilerini de atmadın," dedi koltukta oturan adam. "Senin yıllar önce yapman gerekeni biz yapıyoruz."
Kız umut etmek istedi. Gerçekten atılmamış olduklarını, bir yere saklandıklarını ve doğru an geldiğinde yeniden ortaya çıkacakları olasılığını umut etmek istedi. Karşısındaki adamın yanaklı, kalın enseli ve gıdılı yüzüne baktıkça umut edemeyeceğini yavaşça fark etti.
Sanki fark edebilecek ölçüde bir umut beslediği anda adam onun umudunu da alıp yiyecekti.
"Bana sormadan attınız," dedi kız kendine konuşarak.
Adam üzerine alındı. "Bize sormadan evimizde tutuyordun. Seni kapının önüne koymadığımıza şükretmelisin. Neydi o paramparça aletler... evet mühendis olmanı istediğimiz için sana özellikle kız oyuncakları almadık ama sana öyle bir imtiyaz göstermiş olmamız demek onları sonsuza kadar yanında tutabileceğin anlamına hiçbir zaman gelmedi. Artık gerçek makinelerle ilgilenmelisin, derslerine yoğunlaşmalısın. Şu yaşına varmış kız olarak onlar senin için birer dikkat dağıtıcıydı sadece."
Kız o anda karar vermedi ama o karara varacak olan yolculuğunun ilk adımını atmış oldu. Kendisini kapı önüne koyacak olan yolculuğun kıvılcımı orada çakmıştı, fitili ateşlenmişti.
Yolculuğun tamamlanması ve evden tamamen ayrılması uzun sürmüştü ama değmişti.
Değmeye de devam ediyordu.
Eiffel'in koluna değmeye devam eden bir şey vardı. Dönüp baktığında Nathan'ın bar tezgahı üzerindeki sandviçe baktığını gördü. "Yemeyecek gibisin, kalanını ben bitireyim mi?"
Kadın gülümsemek istedi ve yarım yamalak da olsa başardı. "Burası seni o kadar mı aç bırakıyor?" Eiffel'in vücudu sahneye dönükken solunda kalan Nathan'la tabağa göz ucuyla bakmıştı.
"Hayır ama o kadar güzel sandviç hazırlıyorum ki tok olanın bile iştahını açıyor."
"Hayır," dedi Eiffel ve oturduğu tabureyi döndürerek vücudunu Nathan'ın tarafına çevirmiş bulundu. "Sabahtan beridir yalnızca iki kruvasanla duruyorum. Sandviçimin kalanını alamayacaksın. Git kendine bir tane yap."
"Özellikle kendime yaparsam paramdan kesiyorlar."
"Aynı mekanda iki farklı iş yapıyorsun," dedi Eiffel. "Sana çifte maaş vermeleri gerekmiyor mu?"
"İki işi de yarım yarım yaptığımdan iki yarım maaş veriyorlar."
"Yine de... komedyenliğin parası barmenlikten fazla olmalı."
"İnsanların o geceki performansına vereceği geri bildirime bağlı. Uygulamaya yazılan yorumlar ve bırakılan yıldızlar verilen ücreti bayağı değiştiriyor."
"Zalimce."
"Ama gerçekten güldüreni kazandırıyor."
Eiffel birkaç defa Nathan'ın gösterisine denk gelmişti. En başarılısı sayılmazdı ancak Eiffel'in izledikleri arasındaki işini en severek yapan, sahnede olmaktan en mutlu olanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toy Olmayan Yumurta
Science FictionSürpriz yumurtaların paketini sıyırırsan altından çikolata çıkacağı bellidir ama çikolatanın altındaki plastik yumurtadan ne çıkacağı belirsizdir. İstediğin, beklemediğin ya da hiç düşünemediğin bir oyuncak çıkabilir. Eiffel Equinox'a sürpriz yumur...