Yataktan kalbim deli gibi çarparak kalktım. Ciddi, ciddi her şeyi anlatacak mıyım lan?
Derin bir nefes alıp aynada kendime baktım. Yüzümde makyaj yoktu, üzerimde pijamalarım vardı, göz altlarım pek iyi durumda değildi.
Makyaj masama ilerledim. Uzanıp kapatıcı alacaktım ki vazgeçtim. Gerek yoktu. Hiç içimden gelmiyordu.
Odamdan çıkıp mutfağa geçtim. Bugünün kaçıncı kahvesiydi bilmiyordum ama aklım yerinde değil gibi hissediyordum.
Kahve makinesinin düğmesine bastığımda kapı çalmıştı. Kalbim heyecanla kasılırken kendi kendime sakin olmamla ilgili telkinler veriyordum.
Kapıyı açtığımda Mir Han dağılmış suratıyla karşımdaydı. Biraz çekildiğimde içeri girdi. Koltuğa oturduğunda tam karşısına oturdum.
"İyi benzetmiş."
Abime ilk defa teşekkür edecektim sanırım. Mir Han kafasıyla onayladı beni.
"Öyle oldu."
"Kahve içer misin?"
"Olur."
Üzerime bir ağırlık çökerken halsizce güldüm.
"Mutfakta var."
Mir Han ufak bir tebessüm etti.
"Üşendin değil mi?"
Kafamla onayladığımda kalkıp mutfağa gitti. İki kupayla geri gelip oturdu.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim."
Birkaç dakika boyunca sadece kahve içtik. En sonunda Mir Han bardağı masaya bırakıp bana baktı.
"Anlatacak mısın devamını?"
Kafamla onayladım onu ama söyleyeceğim çok şey vardı, kafam karmakarışıktı.
"Yazarken daha kolaydı."
"Eliza?"
İsmimi söylediğinde sinirle gözlerine baktım.
"Neden adımı doğru tonlamıyorsun?"
Kaşlarını çattı.
"Derken?"
"Eliyza değil, dümdüz Eliza."
Gülümsedim.
"Bunu yıllar önce de söylemiştim sana."
"Ve sen sadece gülmüştün."
Her zamanki gibi cevap vermeye gerek bile duymamıştı.
"Aslında beni hiç ciddiye almadın."
Mir Han düz bir ses tonuyla konuştu.
"Çocuktun Eliza."
Sesimi düz tutmaya çalıştım.
"18'imde, değildim."
Mir Han zorlukla yutkunup arkasına yaslandığında sıkıntıyla iç çekti.
"Sarhoştun ve gerçekten hatırlamıyorsun değil mi?"
Bunu fark etmem zaman almıştı.
"O geceye dair tek hatırladığım şey doğum gününü kutlamam."
Keşke, keşke yalan olsaydı.
"Yalan söylüyorsun."
"Sen davette aynı şarkıyı açtığında hatırladım her şeyi."
Sadece sarhoş olduğu için öpmüştü beni, ben değil de başkası olsaydı ona da aynı şeyi mi yapacaktı?
"Peki neden?"
Mir Han kafasını onaylamaz biçimde salladı.
"Söylersem üzülürsün."
"Anlat şimdi."
"Nerede kalmıştım?"
Bir süre gözlerime baktı. Derin bir iç çekip anlatmaya başladım.
"Yalnızdım işte. Bize gelmenizi çok isterdim, anneme sizi çağırması için sürekli söylenirdim ya da abim bir yere gidecekse kulübe vs beni de yanına almasını isterdim."
"Almazdı tabii. Seni sadece bize geldiğinizde görüyordum ve bu heyecan bana o kadar iyi geliyordu ki..."
Az da olsa hayatımı şekillendirmemi sağlayan buydu.
"Dedim ki kendime ben bunun için yaşayacağım. Bir şeyler beni heyecanlandırıyorsa düşünmeden yapacağım, sadece eğleneceğim işte."
"Yıllarım böyle geçti, hatırlarsın partiler, arkadaşlar..."
Umrunda olmayan şeyi neden hatırlasın?
"Hatırlamazsın ya da."
Mir Han kısık sesime şaşırdığında kendimi toparladım.
"18. yaş günümdü. Tanıdığım herkes oradaydı. Abim, arkadaşları, sen, ailen sonrasında büyükler gitti. Sadece gençler kaldı. Sen yanıma geldin doğum günümü kutladın."
"O kadar mutlu olmuştum ki 18 oldum diye bağırdım sana. Gülümsedin, dans ettik."
"18'i hevesle, heyecanla beklemiştim ben."
Artık büyümüştüm, beni ciddiye alabilirdi.
"Belki sen beni çocuk olarak görmezsin diye."
Mir Han afallamıştı, böyle bir şey beklemediğini biliyordum. Gözlerinin içine baktım.
"Öptün beni."
Bir süre sadece sustuk ikimizde. Gözlerimi kaçırıp balıkların akvaryumuna sabitledim.
18 yaşındaki Peren'in hayaline gülümsedim.
"Ve ben aptal gibi hayalini kurduğum şey oldu sandım."
"18 oldum, Mir Han benimle ve mutluyum çünkü hayatımda sadece kalbimi hızlandıran şeyler var."
Ne kadar aptal olduğumu çok sonra anlamıştım.
"Gece bitti, abimden beni bırakmasını istedim, kendin gidebilirsin dedi. Araba anahtarlarını verdi, klasiktir abim umursamaz pek beni."
"İyi araba süremiyordum bile, tabii o bunu bilmiyordu."
"Hafif sarhoştum da zaten aklımda sen vardın sadece."
"Kaza yaptım, hastanede açtım gözlerimi."
"Yaşamam mucizeydi."
"Günlerce tedavim sürerken seni bekledim, belki gelirsin diye."
Aptal, aptal Peren.
"Sonra günler, aylar oldu, gelmedin."
Gözümden akan bir damla yaşa şaşırıp hızlıca sildim. Ona baktığımda dağılmış görünüyordu. Ayağa kalkıp kapıya ilerledim.
Kapıyı açtığımda kalkıp yanıma geldi. Koluma dokunacakken geri çekildim.
"Git artık."
Mir Han dudaklarını araladı. Bir şeyler söylemek istiyordu ama dilinden dökülmüyordu sözcükler.
Gülümseyip odama ilerledim. Şaşırmamıştım, bir şey söylemesini beklemiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELİZA
Kısa HikayeMir Han: EVİMİN DUVARINDA NEDEN ÖZÜR DİLE YAZIYOR! Eliza: Duvara anlattım anladı, sen hâlâ anlamadın be Mir Han. Eliza: O özrü, di le ye cek sin! Mir Han: Bilboardlarda bile Özür dile Mir Han Eroğlu yazıyor! Eliza: Evet haberim var. Eliza: Çünkü be...