63

1K 74 14
                                    

"Leyla, gelmese miydim ben?"

Kapının önüne kadar gelince mi aklın başına geldi be adam! "Haklısın hayatım, dön istersen geri," dedim rahat bir tavırla.

Şaşkın şaşkın bana bakarken kendini toparladı ve duruşunu dikleştirdi. "Yok canım, nereye gideceğim! Gelmişim buraya kadar."

Aferin aşkısı, ters psikolojinin işe yaradığı adamlardansın.

Yavuz tam yeni bir saçmalık yapacakken zile bastım ve konuşma şansı bırakmadım ona. Koskoca CEO adam, şirketi yönetiyor ama babamla tanışacak diye kıvranıyor. Olmaz canım böyle, daha babaannemi görmeden bu hale geliyorsa bittik biz.

"Hoş geldiniz," diyen annem sadece kelimeleri ezberden söylüyordu, kafası burada değildi. Çünkü tamamen Yavuz'u süzmekle meşguldü şuan.

Hemen arkasından bir kafa daha göründü aynı annem gibi Yavuz'u süzen, yengemden başkası değildi.

Esil'in annemin bacağına yapışıp, "Oo bibi, adam çok güzel," demesiyle kahkaha atmaya başlamıştım. 

Selin hemen, "Esil, bibi ne öyle? Hala diyeceksin kızım, bibi değil," diyerek Esil'i düzeltmeye girişmişti.

Aynen Selis, senin soyun kraliyetten çünkü.

Biz Watercityliyiz, sen Divriği. Abartmaya gerek var mı sence? 

İkisi de Sivas'ın ilçesi de.

Sonunda bizi içeriye almayı akıl ettiklerinde salona yürüyorduk. Ailemin yiğidoları ayağa bile kalkmamıştı. Yalnız bu ataerkillik değil baba, saygısızlık. Birde kendi yaptıkları doğruymuş gibi, Aren'i de ortalarına almışlardı sende erkeksin burada otur diye.

Neyse en azından salona girdiğimizde yalandan maç izliyormuş gibi yapmayı bırakıp ayağa kalkmışlardı.

Sert bakışlar, arkadan verilen kovboy müziği efekti varmış gibi sürerken tokalaşmış ve tanışmışlardı sonunda.

Bana sorulan soruların cevabını almamışlar gibi Yavuz'u sıkıştırıyorlardı şimdi.

"Yaş kaç?" Soru sahibi abimdi. Korkma senden büyük değil, rahatça ezebilirsin!

"30."

Yavuz, sesin götüne kaçtı yavrum duyamadık. Adam alışık değildi tabi; onun ailesi 'Hello,' derken, benimkiler 'Hayırdır gardaş,' diyordu.

"Kimlerdensin?" Bu da annemin sorusuydu.

"Anne, aşiret değiller. Bildiğimiz çekirdek bir ailesi var," dedim Yavuz'u kurtarmak için.

Gerçi annemin bildiği çekirdek aile yapısı da değişikti.

Suşehri'nde tanımadığımız yoktu ve ne hikmetse hepsi akrabamızdı, canımız ciğerimiz ailemizdi. 'Anne, şu kim?' derdim, 'Kızım, bilmem kimin görümcesinin bir şeyinin karısı, akrabamız işte,' derdi.

Hadi yenge sıra sende. "Nerelisiniz?"

Bingo! Sıralama aynen bana sordukları gibi tamamlanmıştı. Önceden soruları ve cevapları ilettiğim için, Yavuz mekanik bir şekilde cevap veriyordu.

Yavuz'un cevap vermeyi en sevdiği soru gelmişti sonunda. Annesi, aynı yengem gibi kraliyetten geliyor gibi davransa da, aşkısı memleketiyle gurur duyuyordu; aynı ben. "Adana," dedi gururlu sesiyle.

Allah'ına kurban be! Şu özgüvene bakın hele. Ama unuttuğu bir şey vardı; Yavuz, siz hiç Adana'ya gitmemişsiniz tatlı çocuk.

"Tavla biliyor musun?"

Babamın sorusu sıralamayı bozarken, "Çok güzel halay çekerim," dedi Yavuz alakasızca.

"Tavla dedi babam?" Fısıltıyla Yavuz'a doğru konuştuğumda gerginliği hâlâ üzerindeydi. İçimde kahkaha atan bir yan vardı yalnız şuan.

"Ha, tavla." Aydınlanma geldi damat beye, ışığı gözümü alıyor. "Bilirim."

"Balkonda tavla atalım o zaman," diyerek ayağa kalkan babama bakıyorduk maaile. Yavuz bir anda bana dönünce, "Leyla, oynayacağız değil mi? Bir anda tavlayı atmaz baban?"

"Yavuz biz şiddet eğilimi olan bir aile değiliz," dedim gözlerimi devirerek. "Güneşe ateş eden sizsiniz."

Babamın asık suratı ve abimin sinsi ifadesini görünce, yinede Yavuz'u sağlama almak istemiştim ve ayağa kalkıp açık olan balkon kapısının önüne geçtim. Camı inceliyor gibi yaparken, "Buranın metresi kaç acaba?" diye sordum yüksek sesle.

Lütfü Beyciğim, metres kelimesini duyar duymaz yanlış anlamış ve telaşa kapılmıştı. "Ne metresi, kimin metresi?"

"Ayol, kız camı soruyor kaç metre diye."

Evet, canım anam, camı soruyordum. Neyse en azından Yavuz'un balkondan sağ salim gireceğine emin olmuştum, şimdi rahatça Pınar ve Gökhan'a mesaj atabilirdim.

Leyla: Yavuz, aklını Ankara'da unutmuş olabilir
Leyla: Çok panik sdsfsdfs

Gökhan: Bende paniktim babanla tanışırken
Gökhan: Ve düşün, sevgilin değildim.

Leyla: Gökhan, babamla tanıştığında on yaşındaydın kardeşim

Gökhan: Olsun, genede korkmuştum.

Leyla: Haminne nerede?

Gökhan: Yalın'la geziyordu
Gökhan: CEO yok diye göt baş sallıyorlar

Leyla: Gökhan yaaa
Leyla: Benim planlar hep suya düştü
Leyla: Ben patroniçe olup Pınar'ı ezecektim şimdi ikimizde oluyoruz
Leyla:

Gökhan: Bunlar nikah kıymadan Yalın'ı ortadan kaldırırsak tek hissedar Yavuz Eniştem olurGökhan: Tek patroniçe sen olursun o zaman

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gökhan: Bunlar nikah kıymadan Yalın'ı ortadan kaldırırsak tek hissedar Yavuz Eniştem olur
Gökhan: Tek patroniçe sen olursun o zaman.

Balkondan gelen sesleri duyuyordum. "Efendim, hayır zar tutmuyorum," diye kendini savunuyordu Yavuz.

"Fincan getirin, kase getirin... Zar tutuyor," diyerek bağırıyordu babam.

Tencere daha iyi bir seçenek baba ama sen bilirsin.

Annem elinde fincanla koşarak geldiğinde Yavuz zarları sallayıp attı ama bahtsız bedevim benim, yine düşeş gelmişti hemde babamın karşısında.

Gökhan'a cevap yazıp duruma el atmam gerekiyordu.

Leyla: Bunu düşüneceğim ama şimdi gitmem gerek
Leyla: Biz Yalın'ı ortadan kaldırmadan babam Yavuz'u yok etmesin.

Leyla Çevrimdışı...

Üç Vakte Kadar (Yarı Texting) -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin