-Bölüm7-

58 9 0
                                    

Mete'ye artık eve gitmem gerektiğimi söyleyerek çıktım. Beni eve bırakmayı teklif etmişti ama hayır dedim çünkü annemin Mete'yi görmesini istemiyordum. Görsede bir şey yapmazdı ama yinede görmemesini istiyordum. Onu inciteceğinden korkuyor, ona, benim sözlendiğimi söylemesini istemiyordum. Önüne gelen herkese önemli (!) olayları anlatmakta üzerine yoktu. Daha doğrusu hava atmakta üzerine yoktu. Beni kibar bir kız gibi göstermekte, bana kraliyet ailelerinin inceliğini öğretmeye çalışmakta, modaya, aksesuarlara ve kıyafetlere ilgimin olmadığını bildiği halde bu tür şeyleri alıp bana zorla giydirmeye çalışmakta üzerine yoktu. Ama beni de onun çabalarını boşa çıkarmakta kimse önüme geçemezdi.

Lanet olsun ki bu sefer çabasını boşa çıkaramamıştım. Bu ciddi bir konuydu ve onun bu konuya olan ilgisini bozarsam içindeki şeytanı dışarı çıkarır ve kötülüklerini üzerimde kullanmaktan çekinmezdi.

Annem bana hep baş belasıymışım gibi davranmıştı. Hiç bir zaman gerçek bir anne olmamıştı. Bende ondan 13 yaşındayken umudu kesmiştim.

Babam benle ilgileniyordu ama diğer babaların ilgilendiği gibi değil. Hiçbir işimi o yapmamıştı. Matematikten yapamadığım bir soru mu oldu, hemen eve matematik öğretmeni çağırır soruyu ona yaptırırdı.

En iyi okullarda okutmak, bir sürü elektronik eşya almak, her gün elime yüz lira tutuşturmak ilgilenmek değildi. Bu sadece babaların yapması gereken şeyleri yapmaktı. İlgilenmekse: Bunun ötesine geçip kolaydan sıyrılmak, daha fazlasını yapmaktı. Babam ise bu konuda beceriksizin tekiydi.

Eve girdim. Annem oturma odasında oturmuş kahve içiyordu. Beni görünce ayağa kalktı. "Daha gelmeyeceğini söylemiştin." dedi. "Hayır anne, ben: Dün akşam arkadaşımda kaldım. Belki bu gün de kalırım. Beni merak etme, demiştim." dedim ve merdivenlere yöneldim.

Dolabımdan bir kot bir de bol pembe bir tişört aldım. Hızlıca giyindim. Saçlarımı at kuyruğu yaptım ve odamdan çıktım. Merdivenlerden inerken annem beni gördü ve "Nereye? " diye sordu. Nicholas'la buluşacağımı söyledim. Nicholas'ın ismini duyunca gözleri iri iri açıldı. Beni baştan aşağı süzdü ve, "Böyle mi gidiyorsun? Gel benimle." diyip kolumdan tuttu, odama sürüklemeye başladı."Bir suç işlemişim gibi napıyorsun anne? Kulağımdan tatsaydın bari." dedim ve kolumu ellerinden kurtardım.

Üzerime dolabımda olduğunu bile bilmediğim bir sürü elbise tuttu. En sonunda pembe şirin bir elbiseyi uzatıp emir verir gibi "Giyin!" dedi. İtaatkar bir şekilde hemen giyindim. Annem beni çevremde döndürüp nasıl olduğuma bakarken kapı çaldı. Bir kaç dakika sonra elinde koca bir çanta tutan hiç tanımadığım bir adam içeri girdi. Annem, "Ağır bir şey olmasın çünkü düğüne değil sevgilisiyle akşam yemeğine gidiyor." dedi ve odadan çıktı.

Adam saçımla bir saat kadar uğraştıktan sonra eşyalarını topladı ve hiçbir şey demeden çıktı. Aynanın karşısına geçtim. Saçıma fön çekmiş ve hoş bir şekil vermişti. Aynada bir süre kendimi izledim. İlk defa bu kadar güzel olduğumu fark ettim.

Annemin karşısına tekrar geçtim ve önünde döndüm. Beni yine süzdü sonra ayağa kalkıp en son Amerika'ya giderken yaptığı şeyi yaptı. Alnıma bir öpücük kondurdu. Sonra yüzümü ellerinin arasına alıp okşadı ve "Çok güzel bir kızsın Ecem ama bunun bir türlü farkına varamıyorsun." dedi sonra saate baktı "Hadi, hadi geç kalıyorsun." diye beni itekledi. Kısacası evden atıldım.

Beş dakika sonra kapının önüne siyah bir Porsche geldi. Soför koltuğundan Nicholas çıktı ve sağ ön koltuğun kapısını açtı.

Annemin ayağıma geçirdiği topukludan dolayı zor yürüyordum. Ben topuklu giymezdim ki. Porsche'ye biraz geç gittim yani. Nicholas'ın açtığı kapıdan girdim ve koltuğa yerleştim.

Nicholas arabayı sürerken bir ara bana bakıp "Çok güzel olmuşsun." dedi. Ona hiç bakmadan "Teşekkürler." dedim. Ve sonra hiç konuşmadık.

Geldiğimiz yer şık kocaman bir restauranttı. Tabi ki beni ucuz bir pizzacıya götürmeyecek. Koluna girmem için elini cebine attı. Güldüm "Rezil olmamı istemiyorsun. Değil mi? "

"Kesinlikle o topkulular yüzünden düşüp rezil olmanı ve düştüğünde o elbise yüzünden frikik vermeni istemem."

Masamız sanki bize özel hazırlanmıştı. Yuvarlak masa, kar beyazı örtü, masanın tam ortasında şamdan ve şamdanın içinde mum. Ortamsa loş ve mekandaki tek ses keman sesi.

Mum ışığı Nicholas'ın yüzünde oynaşıyor ve keskin yüz hatlarını belli ediyordu. Elimi tutmak için harekete geçtiği anda masamızın dibinde bir garson bitti. Ne istediğimizi sordu. Hiç düşünmeden  "Bol malzemeli pizza istiyorum." dedim. Garson kısa bir süreliğine durakladı. Sonra," Efendim burada pizza satılmıyor." dedi. Garsonun yüzüne baktım. "Ne demek burada pizza satılmıyor?" dedim ses tonumu biraz yükseterek ama kızmamıştım. Sadece, bu romantik havayı dağıtmaya çalışıyordum.  Nicholas işe el attı ve "Biz iki porsyon sushi istiyoruz ve tatlı olarak yine iki porsyon tiramisu." dedi. Garson, "İçecek birşeyler ister misiniz? " dedi. Nicholas bana baktı "Kırmızı şarap istiyorum." dedim ve telefonumu elime aldım. Nicholas'ta aynısından istediğini söyledi. Garson birkaç saniye daha durdu ve siparişlerimizi not etti. Sonra "Başka bir arzunuz var mı? " dedi. Nicholas "Yok. Teşekkürler." dedi ve garson hızla uzaklaştı. Garson gider gitmez Nicholas gülmeye başladı." Ne var? Arkadaşlarımla dışarı her çıkışımda pizza sipariş ediyorum. Alışkanlık olmuş." diye tersledim. "Tamam, tamam." dedi.

Kısa bir süre sessiz kaldık. Ne o ne de ben konuştum. Zaten konuşacak bir şey yoktu ve konu da aramıyordum ama Nicholas konu arıyora benziyordu. En sonunda  "Ecem senin hayatında biri yoktu. Değil mi? " dedi. Bunu niye sormuştu ki? Ne değişecekti, hayatımda birinin olması ne değiştirecekti? Yine de evlenecektik. "Hayır yoktu. Bir kaç gün önce ayrılmıştık." dedim. Sonra gözleri parmağıma kaydı." Ecem" dedi "Senin parmağında neden yüzük yok? " Parmağıma baktım. Ah doğru Mete hiçbir şey bilmesin diye çıkarmıştım. Parmağında niye alyans var diye sormaması için çıkarmış ve sonrada takmayı unutmuştum. Nicholas'a baktım. Aklıma gelen ilk yalanı söyledim, "Banyo ederken çıkarmıştım. Takmayı unutmuşum." İnanmışa benzemiyordu ama fazla üstelemedi.

Yemeğimiz gelene kadar sustuk. Yemeğimiz geldiğinde de sustuk aslında. Yemeklerimiz bitip tatlıya geçtiğimizde Nicholas,  "Ecem düğünümüzü ne zaman yapalım?" dedi. Düğüne kadar Mete'yle takılmak istiyordum. Ne kadar geç olursa o kadar iyiydi. "Sonbaharda yapalım Nicholas ama yaz tatilim lütfen bana kalsın. Resmi olarak evlenene kadar ben şehir dışına çıkıyım, arkadaşlarımla tatil yapayım, akşamları dışarı çıkayım kısacası bekarlığımın tadını çıkarayım. Zaten erkenden evleniyoruz. Olmaz mı? " dedim. İlk baş yüzünü buruşturdu sonra' "Olur, tamam." dedi ve tatlısını yemeye devam etti. Ben de tatlıma geri döndüm.

Arabaya yürürken yine Nicholas'ın koluna girdim. Düşmemi istemezdi, istemezdim.

Arabayı çalıştırdı. Işıklarda durduğumuzda "Ecem boğaza gidelim mi? " dedi. Boğazı severdim. "Olur gidelim
" dedim.

Arabayı yavaşça durdurdu. "Dışarı çıkmak ister misin?"

"Hayır, arabada oturup izlemek de keyifli." dedim. "Peki." dedi ve arabanın camlarını açtı. Kafasını camdan dışarı uzattı. Eliyle yıldızları göstererek  "Çok güzeller." dedi "Senin kadar olmasalar da yine de güzeller." Güldüm. Annemin cümlesi aklıma gelmişti. "Çok güzel bir kızsın Ecem ama bunun bir türlü farkına varamıyorsun." Gülümsedim ve yıldızlara baktım.

Nicholas elleriyle yüzümü kavradı ve kendine çekti. Ben ne olduğunu anlamadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. İlk baş ne olduğunu anlayamadım. Sonra ellerimi göğsüne koydum ve onu ittim." Nicholas daha çok erken." dedim. Daha çok erkenken. Ellerini saçında gezdirdi " Özür dilerim. Dayanamadım." dedi. Dudaklarımda kir varmış gibi elimle sildim. Annem olsaydı şu an hem Nicholas'a böyle yaptığıma , hem de elimle ağzımı silmeme kızardı.

Telefonum çaldı. Elime aldım ve Nicholas'ın göremeyeceği şekilde tuttum. Mete arıyordu. Telefonu açtım. Aceleci bir ses  " Ecem, kaza yaptım!" dedi.

Medyada Nicholas.

Mrs Odun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin