-Bölüm23-

12 1 0
                                    


-Bir ay sonra-

"Ecem iyi misin?"

"Hayır iyi değilim." başım dönüyordu ve midem acayip şekilde bulanıyordu. Nicholas'a yasladım. Düşecek gibi olduğumda beni kucağına aldı. Boynuna elimi dolayıp "Beni lavaboya götür lütfen." dedim. Hiç sorgulamadan merdivenlere yöneldi. İkişer ikişer hızla çıktı.

Klozete eğilip kustum. Birkaç gündür midem bulanıyordu ama hiç bu kadar yoğun olmamıştı. Ayağa kalkmaya çalıştım yalnız hiçbir şey net değildi. "Nick her yer bulanık." dedim. Ayağım kaydı tam yere düşecekken Nicholas belimden yakaladı. Sonra gözlerim karardı...

♦♦♦

Sesler duyuyordum. Net değillerdi ama yine de kulağıma geliyordu. Sinir bozucuydu. Gözlerimi açtım. Nicholas yatağın yanı başına sandalye çekmiş oturuyordu. Başı bana dönük değildi. Arkaya bakıyor ve birileriyle konuşuyordu. Koluma baktım. Serum takılıydı. "Nick." bana baktı. "Uyandın mı hayatım?" Tabi ki uyandım. Uyurken konuşamıyorum "Nerdeyiz?"

"Sen bayılınca hastaneye getirdim." çok yorgun hissediyordum gözlerim kapandı ve tekrar uyudum.

♦♦♦

"Nicholas bir bardak su verebilir misin?" gözlerimi açtım. Odadakiler gitmişti. Şimdi sadece Nicholas vardı. "Al hayatım." bardağı uzattı. Sürekli gülüyordu. "Sen neden hep gülüyorsun?" dedim. Bardağı elimden alıp komodinin üzerine koydu. "Şimdi sana bir şey diyeceğim. Hazır mısın?" başımı salladım. "Hayatım hamilesin."

"Ha... Hamile mi? Emin misin?"

"Aşkım elimde raporun var. Gerçekten hamilesin." Hayır. Hayır, hayır, hayır. Hamile olamam. Olmamalıyım. Kendime söz vermiştim. Nicholas'tan çocuğum olmayacaktı. Olmaması lazımdı. Gözlerim doldu. Hıçkırıklarımı tutamadım. Hamile olamazdım. "Nich...." Nicholas kollarıyla bedenimi sardı "Çok mutluyum aşkım." dedi. Ama ben mutlu değildim. Kendime sözümü tutamamıştım. Kalbim ağrıyordu. "Ben...." konuşamıyordum. Aldırmak istiyorum diyemiyordum. Nicholas'ı ittim. Gözlerimi sildim ve "Nicholas ben hazır değilim. Bunu yapamam." dedim. Yanıma oturdu elimi ellerinin arasına aldı. "Hayatım ben yanındayım. Beraber her şeyi hallederiz." dedi. Neyi halledecektik ki? İstemediğim bir çocuğu mu? Nasıl halledecektik? Boğazına yapışıp öldürecek miydik? Ya da doğar doğmaz kalbine bıçak mı saplayacaktık?

Elimi çektim. Şu an Nicholas'a dokunmak da istemiyordum, görmekte. "Lütfen beni yalnız bırak. Çık odadan." dedim. Sessizce ayağa kalktı. İki adım attıktan sonra arkasına döndü ve bana baktı. Gözlerini gözlerime kilitlemişti. "Çık odadan!" diye bağırdım. Hiçbir şey demeden odadan çıktı. Kolumdaki iğneyi çıkardım ve yere attım. Yastığa sarılıp gözlerimi kapattım. Doğurmak istemiyorum ve doğurmayacağım.

En başından yapmamam gerekiyordu. Nicholas'ı ilk gördüğümde evden kaçıp Mete'nin yanına gitmem gerekiyordu.
Başıma vurdum. Salak kafam, salak kafam. Artık her şey çok geç.

Telefonum çaldı. Yan tarafımdaki komodinin üzerinden aldım ve kimin aradığında bakma gereği duymadan telefonu kapattım. Birkaç dakika sonra telefonum tekrar çaldı. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Kimseyi dinlemek istemiyordum hatta o kadar ki şu an yaşamak bile istemiyordum. Telefonu tekrar meşgule attım. Sonra da sessizs alıp komodinin üzerine geri koydum.

/// NICHOLAS ///

Hastane kantininde biraz onaylandıktan sonra otoparka gittim. Arabamı bulup içine girdim. Dişlerimi sıkıp direksiyona vurmaya başladım. Bir taraftan bağırıyor bir taraftan direksiyona vuruyordum. Onca şey yapmama rağmen neden hala bana eskisi gibi davranıyordu. Hiç mi sevgi beslemiyordu bana karşı? Hiç mi aşık olmamıştı bana?

Bilmiyorum bunlar bir anda olmuyordu. Aşk zamanla oluyordu. Ecem'i de anlıyordum ve ona istediği kadar zaman veriyordum. Küçük bir parça sevgiye bile rağzıydım.

Onun üzerine gitmiyordum. Canını sıkacak, bunaltacak sorular sormuyordum ama Ecem hiç değişmiyordu. Her zaman ama her zaman bana karşı uzaktı. Ellerimi ona her fırsatta uzatıyordum. Yanlız o her fırsatta bıkmadan usanmadan ellerimi itiyor ve kabuğuna çekiliyordu.

Kontağa anahtarı yerleştirdim ve arabayı çalıştırdım. Elimin tersiyle gözlerimi sildim.

Şirkete doğru ilerlerken yolda John'u aradım. "Neredesin?"

"Şirketteyim. Çalışıyorum."

"Tamam, orada bekle."

♦♦♦

John'un yanına çıkarken mühendislerden biri karşıma çıktı. Tam konuşmaya başlayacakken başımı iki yana salladım ve "Please don't talk. I don't want to hear" dedim. Hızla asansöre binip en üst kata çıktım. John'un ofisine daldım. Önünde bir sürü kağıt vardı. Gözüne gözlüğünü takmış hepsini teker teker inceliyordu.

Masasının ön tarafında duran tekli koltukardan birine oturdum. "Naber ?" dedim. Gözlüğünü çıkarıp bir yana koydu. "İyilik. Senden?" dedi. Gözlerimi yere diktim ve "Ecem hamile." dedim. "Ecem? Hamile? Adamım sevinmen lazım senin. Neden üzgünsün?" dedi. Gözlerimi ovuşturdum. "Çünkü Ecem bebeği istemiyor. Lanet olsun ki Ecem bebeği istemiyor!" diye bağırdım. Sonra ayağa kalkıp birkaç şeyi yere attım. John hala sessizce oturuyordu. "Nicholas otur şuraya ve konuşalım." dedi. Biraz daha odada dolanıp oturdum. "Anlat bakalım. Neden istemiyor?"

"Ecem beni sevmiyor çünkü. Gözlerinden okuyabiliyorum bunu. Bana her baktığında gözlerindeki o ışık kayboluyor. Ama ben ona deliler gibi aşığım. Mantıklı düşünemiyorum. Her saniye aklımda. Her an gözümün önünde. Unutamıyorum. Gülüşünü, sesini, kokusunu..." derin bir nefes aldım ve "Lanet olsun ki o beni sevmiyor." diye bağırıp masanın üzerindeki Buddha biblosunu duvara fırlattım. Sonra da koltuklardan birine çöktüm. "Bira, votka falan içmeye gidelim mi?" dedi John. Başımı iki yana salladım. "Hadi abicim ya n'olcak? Gel kafa dağıtalım işte." dedi tekrardan. "Sevmiyorum John. İlk okuldan beri birlikteyiz hatta Türkiye'de de birlikte okuduk. İçki içtiğimi gördün mü hiç?"

"Hiç görmedim ama bu sefer lazım sana. Hadi gel." dedi ve kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açıp dışarı çıktı. Ardından ben de ayağa kalktım, John'u takip etmeye başladım.

Mrs Odun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin