𝟕

778 51 5
                                    

Yazar'ın Görüşü

Vanya gördüğü kız ile kaşlarını çatıp elindeki kemanı bıraktı.

''Buraya nasıl geldin?"

Zoe ise geldiğine pişman olmuştu bile. Tamamen aptalca davranmıştı.

"Gidiyordum zaten."

Odadan çıkmak için geri adım atmıştı ik Vanya hızla ona ilerledi.

"Dur dur! Gitme. Sadece buraya nasıl girdiğini merak ettim."

''Ben yanlışlıkla birinin odasının altında bulunan sokağa girmişim. Sonra Klaus geldi ve bana pansuman yapmak istediğini söyledi, aslında onlarla bir donut dükkanında tanışmıştık yanlış anlama hırsız değilim sadece bileğim yaralıydı bu yüzden yardım etmek istedi ama ben bir donut dükkanında tanıştığım kişilere fazla güvenmeyerek buna karşı çıktım ama çok ısrar ettiler bileğim fazla kanıyormuş, odadayken de kardeşim aramıştı o yüzden çıktım sonra keman sesini duyup buraya geldim. Rahatsız ettiysem kusura bakma. Ben gidiyordum zaten gizlice girmiş gibi oldum."

Tek solukta konuştuğu şeyler ile Vanya kaşlarını çattı, ama çıkışa doğru hareketlenen Zoe'yi kolundan tutup durdurdu.

"Bekle, gitme. Hiç bir şey anlamadım. Biraz oturup sakince anlatır mısın?"

Zoe gidip gitmemekte kararsız kalarak yutkundu.

"Birine haber verecek misin?"

"Hayır. Aslına bakarsan ben de konuşmak için birini arıyordum."

Vanya Zoe'ye diğerlerinden daha samimi gelmişti. Belki de odasında tek başına kimseyle konuşmadan durduğu için onu kendine benzetmişti.

Odaya girdi ve etrafa baktı. Çok sadeydi. Gözünü hiç yormuyordu ve rahat hissetmişti.

Vanya yatağına oturup biraz yana kaydı ve ona baktı.

"Gel hadi. Ben Vanya."

Zoe bir kaç saniye oturması için açılmış alana baktı, sonra gülümseyip oturdu.

"Zoe."

"Eee Zoe. Buraya nasıl gelmiştin? Konuşmanın arasında donut dükkanı duydum. Oradan başla istersen."

"Bunları birine anlatacak mısın?"

Vanya kaşlarını çattı.

"Neden birine anlatayım ki?"

"Sadece merak."

Merak değildi. İlk psikoloğa gittiklerinde de bu soruyu sormuştu ve psikolog ona emin şekilde hayır demişti.

Ama daha ilk seans sonrası annesine konuştukları her şeyi anlatmıştı ve o günden beri birine bir şey anlatmaktan nefret ediyordu.

O sadece anlattığı kişi ile konuşuyordu, konuştuğu şeyi başkasının bilmesine gerek yoktu.

Psikolog da aynı şekildeydi. Annesi ile konuşmak istese zaten onun yanına gelmezdi, neden üçüncü kişiye anlatıyordu ki?

"Tamam, anlatmayacağım."

Vanya'nın cevabından sonra Zoe bunu bekler gibi anlatmaya başladı.

-----

Yazar'ın Görüşü


"Hâlâ gelmedi."

"Gelir birazdan."

Five odada kalan çanta'ya baktı. Onun çanta'ya baktığını gören Allison kaşlarını çatıp çantayı eline aldı.

"Hayır. Sakın, düşünme bile."

Five yataktan kalktı ve Diego ona kaşlarını çattı.

"Ne? Çanta'yı mı açacaksın?"

"Sizce de çok garip değil mi? Davranışları. Kendine zarar veriyordu görmediniz mi? Belki de çantasında bir şey buluruz. Biraz mantıklı düşünün!''

"Mantıklı düşünelim diye çantasını mı kurcalayalım yani? Bu mu Umbrella Academy?"

"Allison, aslında Five haklı olabilir."

"Ne? Luther sende mi? Klaus bari sen bir şey söyle."

"Kusura bakmayın beyler ama Allison haklı. Bir kızın çantasını öylece kurcalayamazsınız. Ben de öyle söylüyor."

"Tamam, Luther ve Five açalım diyor. Klaus, Ben ve ben de açmayalım diyorum. Kazanan belli değil mi? Açmıyoruz."

"Diego?"

Herkes Diego'ya baktı.

''Yani, bence açmamalıyız ama açmalıyız gibi de."

"Bir karar ver."

"Eee, o zaman açalım."

Five Allison'a gülümsedi.

"Eşit. Şimdi ne yapacaksın?"

"Vanya var. O açmamızı istemezdi."

Five çantaya doğru hareketlenmişti ki kapı açıldı ve Zoe içeri girdi. Girince gözleri Allison'un elindeki çantaya kaydı. Kaşlarını çatıp ona ilerledi ve uzattığı çantayı aldı.

"Çantamı mı karıştırdınız?"

"Hayır hayır öyle bir şey yapmadı-"

Zoe onlara hayal kırıklığı ile baktı ve çantasını sıkıca tuttu.

"Tamam, anladım."

Pencereye doğru ilerledi ve çantayı aşağı attı. Pencereyi sonuna kadar açıp ayağını merdivenlere koydu. Klaus hızla onun yanına ilerledi.

"Zoe! Nereye?"

"Eve gidiyorum. Mümkünse bir daha benimle karşılaşmayın."

Sonra Klaus'un yanındaki Ben'e bakıp kaşlarını kaldırdı.

"Seni görmemiştim. Neyse. Ne bekliyordum ki zaten..."

Merdivenlerden inip sokağa atladı. Üstünü silkeleyip çantasını yerden aldı ve ilk işi oradan uzaklaşmak olurken arkasında ona bakanları görmedi.

O gözden kaybolunca Allison sinirle Five'a baktı.

"Gördün mü, yanlış anladı işte. Ya açsaydık ne olacaktı?"

"Açsaydık da aynı tepkiyi verecekti. Ama onun sonunda biz kızın neden bu kadar farklı davrandığını çözebilecektik."

Luther Five ve Allison'un atışmasını kesti.

"Tamam, kavga etmeyin. Bitti artık. Duymadınız mı, bir daha benimle görüşmeyin dedi."

Hiç konuşmayan Klaus ise sadece onun görebildiğini zannettiği kardeşine baktı.

"Yok artık?"

Five kafasını iki yana salladı ve ayaktaki Klaus dikkatini çekti.

"Otursana Klaus."

Klaus yüzündeki şaşkınlık ifadesi ile kardeşlerine döndü. Onu o şekilde gören Luther kaşlarını çattı.

"Ne? Sana ne oldu?"

"Anlamadınız mı, giderken de dediğini duymadınız mı?"

"Evet duyduk. Seni görmemiştim dedi. Sağır gibi mi görünüyoruz?"

Allison aydınlanmış gibi Klaus'a baktı.

"Dur, ne? Yoksa düşündüğüm şey mi?"

"Evet! Onun baktığı yerde Ben vardı. O az önce Ben'i gördü!"

Odadaki beş kişi bakıştı. Tamam, galiba sorunları vardı.

-----

deja vu, five hargreeves. [𝗍𝖺𝗆𝖺𝗆𝗅𝖺𝗇𝖽ı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin